QUR’AN’DA “NAMAZ” YAHUTTA
“SALÂT-I İQAME” KONUSUNA GİRİŞ
Bilindiği üzere "Namaz" kelimesi farîsî bir kelime olup, komşu
coğrafyalardan(Arap yarımadasına) olması ve islamiyetle ilklerden sayılacak
şekilde(Araplardan sonra) müşerref olmaları hasebi ile ve kullandıkları
alfabenin de arabi karakterlerden olması,çoğu kelimelerinin İslami izahlar için
dinimiz&dilimiz literatürüne dahil olmasına sebep olmuştur.
Farslarla Türklerin uzun süren komşulukları ile kültürel münasebetlerimizin de
oldukça uzun asırlara dayanması, yine onlardan TürkDiline bir çok kelimelerin
girmesine neden olmuş bulunmaktadır. Ayrıca, Fars kültürünün etkenliği,
köklülüğü ve bir çok kavimleri uzun yıllar boyu etkilemiş olması, dominant bir
yazılı edebiyat geleneğine sahip bulunuşu da, tarihimizden bilinen bir vakıadır.
İslamiyet ile Arap kültürü de bir çok İslam kavmini direkt dini bağlam vesilesi
ile etkilemiş olup,hem yararlı vesileleri vardır hem de gereksiz kültürel
emperyalistlik denebilecek, izahı müşkil aşağılık komplekslerine de dayanak
teşkil edegelmiştir. Bunları Allah C.C bizden istemediği halde! bizler sap ile
samanı ayırmayanların örneğine uyar şekilde, bir çok dinsel mazeretli kültürel
soysuzlanmalara maruz kalmışızdır,yani arap dışı müslüman olan her kavim gibi bu
akıbet bizleri de görmüş bulunmaktadır.
Peygamber kelimesi de farsça bir kelime olup,aynen dilimize yerleşmiş bir kalıcı
terimdir. Bu hesaptan sık sık dilimizde de kullandığımız ve direkt birbirimizle
anlaşmalarımıza vesile olan bu meşhur terimler için,artık gereksiz dil
milliyetçiliğine girmeyi şimdi dilemiyoruz. Olumlu vesilesi deyince ise,
yalnızca arab alfabesinden indirilen kutsal kitabımız Qur'an'ı Kerim'in
kelimelerine aşina olmalarımıza, hatta çoğu kelimelerin köklerinden
doğaçlamalara gitmemize yarayan kolaylıklarının olmasını sayabiliriz. Ama daha
da ileri ifrat denebilecek noktalara varan araplaşmalara gelince ise Hops deyyip,
durmak lazımdır!
Kısaca, sülalelerimizi de saran bir arabi isim alma geleneğine sahibizdir artık!
ana, baba, kız, oğul, dede, nine'den oluşan aile ve devamında sülalelerimizde
bakıyoruz ki bütün adların ekserisi hep Arabi isimlerdir! bunları bizden kim
istedi? bunun yanıtlarının! tarihi derinliklerden gelen ve genlerimize değin
işlemiş olan, atasal aşağılık komplekslerinden aranması ilmi bir
zarurettir(30/22).
İslamî Arab Toplumları Tarihinde; haklının ezildiği soykırıma tabi tutulduğu,
her türlü adice fitnelerin yaşandığı, akla hayale gelemeyecek zulümlerin ve
dümenlerin, suret-i hak'tan görünmelerin icra edildiği gerçeği! bütün dünya
entellektüelleri tarafından bilinen normal bir vakıadır.Gerçek Din'in yaşandığı,
kaliteli nesilleri elbette bunların dışında değerlendirmek adalete en uygun
tavır gereğidir. Yani, Resulullah'ın Risaletinin tüm yakını coğrafyada kabul
edilmesi ve sahabi neslinin yetişmesi ile bunların yaşadığı düzen ve toplumu
ayırmak gerekmektedir.
Entrika, hainlik, katillik, suret-i haktan görünmelerin başladığı zulüm
dönemini; Emevi alçaklarının iktidara gelmeleri ile başlayan süreçte ve
devamında ise Abbasi'ler döneminde de değişik versiyonlu olarak bu örneklerin
devam ettirildiğini maalesef müşahade edebilmekteyiz.
Kitabımız Qur'an'ı Kerim'den uzaklaşmaların başladığı, Harman makinası misali!
Hadis uydurmalarının ve yazılmalarının, Allah'a ve O'nun Resul'üne iftira temeli
üzerine bina edildiği bu kötü çığır döneminin, Emevi Alçakları ile başladığı
gerçek bir vakıadır! ve bu çığırı aynen, versiyon farkı ile Abbasi'ler devam
ettirmişlerdir. Abbasi'ler dönemi ile ve devamında biz Türk'lerin, İslam Dini
ile temas ve tanışmalarımız artık başlamış bulunmaktadır. Selçuklular ve
Osmanlılar dönemi ise ayrı bir katagoride değerlendirilmesi önem arzeden ayrı
bir vakıadır.
Din adı altında bütün arab adetleri, saltanat hastalıkları vs. bu atalarımıza
ait dönemlerde bize nufuz etmiştir! halen bir kısmımız şii-alevi, bir kısmımız
da sünni olarak arabi hayat itikadını iflasla devam ettirmekteyiz! Dini Allah'a
has kılma; Dinde Qur'an'dan başkasına kapıları kapatma yerine! ne kadar Emevî
uydurması varsa hepsini alıp Emeviyye’ye uşak olmaya baştan beri gönüllü
olmuşuzdur!
Atasal Öğretilerden geçip, sadece Allah'a yönelmemizi! kitabımız Qur'an
bizlerden istemektedir (2/170,5/104,31/21,43/22).
Fitneci ve Katiller gûruhu olan Emeviyye; Fetih öncesi Mekke Reisi Büyük
Tilki’nin Eniği! işte O Habis! şu Muaviye isimli alçaktır; onu yetiştiren Büyük
Tilkiler! yani, Hain&Hannas Ana ile Baba ise yüksek malumlarınız(!) Mekke
Derebeyi Ebu Sûfyan ile karısı olacak Hînd'dir. Bu aile ömrü boyunca
Resulullah'a devamlı düşman olmuş, asker toplamış bir hannas&hain aile olup!
Karısı, Hz Hamza'yı kölesi Vahşi'ye planlı olarak öldürtmüş,bir bahse göre onun
getirdiği ciğeri ağzı ile parçalayıp yiyen hayvan tabiatlı birisi...
Mekke Şehri tekrar kansız olarak feth olununca(110/1), bu Hannas Ebu Sufyan
denen alçak! yani, Büyük Tilki! aklınca mü'min görünüp, inananları
kandırabileceğini(mal,mülk ve mevki hesabı) düşünmüştü; ama! Allah C.C ise
onların sadece İslam(Teslim) Dairesine girdiklerini, fakat henüz imanın
kalplerine girmediğini, dolayısıyla mü'min olamadıklarını(İmanlı olmadıklarını)
açıkça yüzlerine vurmuştur(49/14).
Bu hannas&hain aile! içten içe kafirliklerini, münafıklıklarını büyükten küçüğe
olmak üzere devam ettirmişler(9/101,63/1), en müsait anı bulunca da tereddütsüz
ve hazır olarak ortaya çıkıp, fitne ve pisliklerini İslam Coğrafyasına yaymaya
başlamışlardır. İşte Emeviyyenin Hannas Sûfyanî Fitnesi ve onun oğlu icrââtçı
Muaviye Alçağı! Bu Süfyanî Pisliğin Tohum ve Fitne olarak ekildiği, Emevi
Döneminin kısa ve özlü tanıtım fotoğrafı!... Fetih ile hayatını bağışlayan
Resulullah'ın, ileride Ehli Beyt'ine kılıç çektirip, zehirletip, susuz bırakıp,
hançerletip katledenler! yine bu hain ve hannas ailenin bireylerinin emri ve
dahli ile hareket eden gafil ve hainler sürüsüdür.
Hiç şüphe yok ki! çoğu sahabeyi tanrısallaştırıp, bütün fitnelerinde bu isimleri
kullanmayı planlayan da bu hain ailedir.Yani, hadisler uydurulurken(6/114)
bunları rivayet ettiği iddia edilen mutlaka birileri de olacaktır! hele de
bunlar sahabi ise iş tamam! çünkü, onlar gökteki yıldızlar gibidirler! onlara
ulaşmak ne mümkün! kendi öğretilerine(Fitne) göre alt yapıyı, uydurdukları
hadislerle hazırladılarsa! buna ne demeli? para ve zor ile insanlar
sindirilmişlerse, direnç gösterenler de birer birer öldürülmüşlerse!
Camilerde "Kiralık Memur" adamları ile Ehli Beyt'e hakaret ve sövmeler
yaptırılmışsa! ve "Cami Hocalığı-Paralı Cami Memurluğu" da bunlardan(emevi,muaviye)
beri meslek haline geldi ise! Allah'a ve Resulullah'a iftira temelinden
uydurulan Hadis Masalları teşvik edilip, paralarla satın alınıyordu ise! hatta
şimdiki verilere göre 5300’lü sayılarda hadis uyduran Ebu Hureyre de onun
sarayından yemlenenlerden ise! ve İslam Toplumu bu şerefsiz ailenin fitne ve
yönlendirisi ile önce iki(2) sonra da sürü ile türlü mezheblere(3/105) bölündü
ise! ne de olsa ihtilafta rahmet varsa! ama değil mi!!!? Kısaca, her ağacın
dibinde bulunamayacakları açık olan bu Hain&Hannas Ailenin esas etkisi; Burada
fitnenin ana kaynağı(Tohum) yani, suyun başında plânı kurup, oturmaları hasebi
iledir! bu açıkça söylenilen tesbitler ve tarihi olaylar hengamesi faslı…
Namaz yahutta Salat-i iqame, ilk cinn ve insanlardan beridir tatbik olunan yani
iqame edilen bir güzel ibadet şeklidir. Allahü Teala! cinnleri ve insanları;
Allah’ı bilmek ve ibadet yani kulluk etsinler diye yaratmış olduğunu kitabımız
qur'an'da açıkca belirtmektedir(2/30,51/56). Vakitleri ve Rükünleri belli olan
bu ibadet şeklinde, sözkonusu rükünler isimleri ve mahiyetleriyle o devir
Arapları ile bir kısım ehli kitabça da bilinmekte olduğundan; bilgi ve tarif
amaçlı şekilsel uzun ayrıntılar kutsal kitabımız Qur'an-il Hakim’de
geçmemektedir(3/113,8/35,9/54,21/73,22/26,40,39/03). Fakat, şu zaman bildik tam
tadili erkan misali olduğu gibi namaz yoktu!(8/35),Ta'ki onlara doğruları ve
bunun uygulamalarını gösteren bir Resûl(Muhammed SvS) gelene
kadar(2/129,151,3/164,42/51,62/2,65/11,73/15)..
O devir Arab toplumlarında bütün dinlerin mensupları mevcuttu, yahudilerin ve
hıristiyanların kitabları olmaları hasebi ile kitabımız qur'an onlara ehli kitab
diye hitab etmektedir, bunların dışında kitab sahibi olmayan
ümmi'ler(28/86,42/52,93/7) de vardı! bunlar; Hz İbrahim ve Hz İsmail'den beridir
herhangi bir kitab ehli mensubu olmaksızın ve putlara tapmadan, Allah'a şirk
koşmadan,kısmi sapmalar olsa da! temiz olarak kalabilmiş nadir ve temiz
insanlardı(Başta Hz Muhammed ile pek az kişi). Diğer bir kısım insanlar ise
tamamen işi ticarete dökmüş, yeri gelince puta tapar putperest, yeri gelir diğer
dinlere de kapıları açan, genel adları ile müşrik paydasının mensupları olan
Mekke sakinleri olmak üzere, değişik tiplerde insan profilleri mevcuttu...
Kader, Hacc, Zekat, Qıyam, Rûkû, Secde, Kurban vb. inanç&ibadetlerin bozulmuş
şekilleri hayat içinde bilinen değerlerdi(2/200,6/136,9/19,54,16/35,
29/61,31/25,39/3,38,43/9,20,87,49/14,107/4,5,6). Bir çok itikad ve ritüel'lerin
bozulmuş halde ama bilindiklerini! kitabımız Qur'anda geçen hitaplardan kolayca
anlayabilmekteyiz.
GECE&GÜNDÜZ’ÜN KESKİN AYRIMI VE ABİDLİK...
Qur'anda defalarca gece ve gündüz'ün birbiri ardına gelişinde biz insanlara
ni'met ve işaretlerin verildiğini anlatılmaktadır. Güneş'in ve Ay'ın
yaratılmasında, hareketlerinde insanlar için ibret ve ni'metler
bulunduğu(zaman,yön,rızık vb.), ayrıca yıldızlar'ın da biz insanlar için ni'met
ve işaretlerden olduğu ve yaratılanların(Arz,Sema ve içindekiler) hiç birisinin
boşa yaratılmadığını kitabımız qur'andan anlayabilmekteyiz.
Bütün insanların açıklıkla ittifak edeceklerinden olan; Gündüz ve Gece realitesi
bizim de Namaz Vakitlerinde faydalanacağımız bilinen delillerden
olacaktır(17/12). Qur'anda açıklanan bu delillerden istifade ederek konumuzu
irdelemeye gayret edeceğiz inşaAllah.
[010.005] [E0] O, odur ki Güneşi bir ziyâ yaptı Kameri bir
nur ve buna menzil menzil miktarlar ta'yin buyurdu ki senelerin adedini ve
hesabı bilesiniz, Allah, bunu ancak hak hikmet ile yarattı, bilecek bir kavim
için âyetleri tafsil ediyor!
[013.002] [E0] Allah odur ki Semalara direksiz irtifa
verdi, onları görüyorsunuz, sonra Arş üzerine istivâ buyurdu ve Şems-ü Kameri
teshır eyledi, her biri müsemmâ bir ecel için cereyan ediyor, emri tedbir,
âyetleri tafsıl eyliyor ki sizler rabbınızın likasına yakîn hasıl edesiniz.
[014.033] [TK] Güneşi ve ayı da hareketlerinde sürekli
emrinize amade kılan, geceyi ve gündüzü de emrinize amade kılandır.
[025.045] [E2] Rabbinin gölgeyi nasıl uzatmakta olduğunu
görmedin mi? Dileseydi onu elbet hareketsiz de kılardı. Sonra biz güneşi, ona
(gölgeye) delil kılmışızdır.
[025.047] [IK] O'dur; size geceyi örtü, uykuyu rahatlık
kılan ve gündüzü çalışma zamanı yapan.
[029.061] [E1] Andolsun ki, onlara: «Gökleri ve yeri
yaratıp, güneş ve ayı emri altında tutan kimdir?» diye sorsan elbette şüphesiz
«Allah» derler. O halde nasıl haktan çevriliyorlar?
[031.029] [FK] Görmedin mi Allah, geceyi gündüzün içine;
gündüzü gecenin içine sokuyor. Güneş ve ayı emrine boyun eğdirmiştir. Her biri
belirli bir süreye kadar hareket eder. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
[035.013] [E0] Geceyi gündüze sokuyor, Şems-ü Kameri ram
etmiş her biri (müsemmâ bir ecele) mukadder bir gayeye akıp gidiyor, işte bu
gördüklerinizi yapan Allah, rabbınız, mülk onun, ondan beride çağırdıklarınız
bir kıtmîr idare edemezler
[039.005] [DV] Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı.
Geceyi gündüzün üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine sarıyor. Güneşi ve
ayı emri altına almıştır. Her biri belli bir süreye kadar akıp gider. Dikkat et!
O, azîzdir, ve çok bağışlayandır.
[071.016] [TK] «Ve ayı da bunlar içinde bir nur kılmış,
güneşi de (aydınlatıcı ve yakıcı) bir kandil yapmıştır.»
[036.040] [FK] Ne güneş aya erişebilir, ne de gece-
gündüzün önüne geçebilir. Hepsi belli bir yörüngede (felekte) yüzmektedirler.
[075.009] [TK] Güneş ve ay birleştirildiği zaman!
[081.001] [E2] Güneş katlanıp dürüldüğünde!
[003.027] [TK] «Geceyi gündüzü bağlayıp-katarsın, gündüzü
de geceye bağlayıp-katarsın; diriyi ölüden çıkarırsın, ölüyü de diriden
çıkarırsın. Sen, dilediğine hesapsız rızık verirsin.»
[011.114] [IK] Gündüzün iki tarafında ve gecenin de yakın
saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu; öğüt kabul
edenlere bir öğüttür.
[022.061] [DI] Böyledir; Allah geceyi gündüze katar,
gündüzü de geceye katar ve Allah şüphesiz işitir ve görür.
[057.006] [ON] Geceyi gündüze çevirir, gündüzü de geceye
çevirir ve O, sinelerde gizli olanları da bihakkın bilendir.
[073.002] [TK] Az bir kısmı hariç olmak üzere, geceleyin
kalk!
[073.003] [E1] yarısı, yahut ondan biraz eksilt
(yarısından az kalk)
[073.004] [E2] Veya bunu artır ve ağır ağır Kur'ân oku.
[073.005] [E0] Çünkü biz senin üzerine ağır bir söz ilka
edeceğiz
[073.006] [IK] Muhakkak ki gece kalkışı, daha tesirli ve o
zaman okumak daha elverişlidir.
[073.007] [E2] Çünkü gündüz senin için uzun bir meşguliyet
vardır.
[073.008] [IK] Rabbının adını zikret, her şeyi bırakıp
yalnız O'na yönel.
[073.009] [ON] (O) Maşrikin de, mağribin de Rabbidir,
O'ndan başka ilâh yoktur. O halde O'nu vekil ittihaz et.
[017.012] [IK] Biz, geceyi ve gündüzü iki ayet kıldık.
Rabbınızdan lutuf dileyesiniz ve yılların hesabını, sayısını bilesiniz diye gece
ayetini silip gündüz ayetini aydınlık kıldık. Ve her şeyi uzun uzadıya
açıkladık!
Gece ve Gündüz ayrımına bir misal olarak; “Namaz” ve “Oruç İbadeti”mizi
konuşabiliriz!
“Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz
kılındı. Umulur ki korunursunuz”[002.183(E2)].
“Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, sizin
örtüleriniz, siz de onlara örtüsüsünüz. Allah, gerçekten sizin, nefislerinize
ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık
onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazdıklarını dileyin. Fecir vakti, sizce
beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye
kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde itikafta olduğunuz zamanlarda da onlara
(kadınlarınıza) yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, (sakın) onlara
yanaşmayın. İşte Allah, insanlara ayetlerini böylece açıklar; umulur ki
sakınırlar”[002.187(TK)].
Qur'an'da bize oruç ibadetinin emr edildiği aşikardır(2/183), yani sağlık
şartları elverdiği ölçüde bu ibadet bize farz kılınmıştır, bizden öncekilere de
farz kılınmış olduğu gibi!.. Ak ve Kara İplik ayrılmaya başlayınca, yani
gündüz'ün başlaması ile oruç ibadetinin giriş vakti başlamış olmaktadır(2/187).
Devamında gündüz devam etmekte, sonra da yine Ak ve Kara İplik birbirlerinden
ayrılamaz hale geldiği zaman da gece vakti girmiş ve orucun nihayete erdiği
anlaşılmış bulunmaktadır.
Ramazan Ay’ında yahutta oruç ibadeti yaptığımız zamanlarda bize işaret olan
vakitler bunlar olmaktadır. Yani gündüz ve günboyunca oruçlu bulunmakta, gece
vaktinin girmesi ile oruçlar açılmakta ve gece devamınca da oruçsuz
kalmaktayızdır. Allahû Teâla Hazretleri gündüzü geçim ve iaşe temini için,
geceyi de dinlenme ve ibadet ile tefekkür amacıyla geçirmemiz için bizlere lûtuf
olarak yaratmıştır.
Oruç ibadetinde gündüz boyunca gündüzde oruçluyuz, gece ise orucu açıp gece
boyunca oruçsuzuz, yani kısaca karşımızda "Gece ile Gündüz" diye keskin(Siyah ve
Beyaz İp misali) bir ayırım olduğunu görebilmekteyiz. İbadet vakitlerinde bizler
için bu bilinen dünyevi donelere, kitabımız Qur'an'dan bir çok ayetlerle
örneklemeler olduğunu da göreceğiz inşaAllah. Yüce Rabbimiz! Taha Suresi 20,
Ankebût Suresi 45, Hud Suresi 114 ve bir çok ayetlerde bizlere Salât'ı iQâme
etmemizi(Namazı Kılmamızı) emr etmektedir.
Hud Suresi[11]114.ayette; Gündüz'ün iki kısıma ayrıldığını, geceden yakın! yani,
gecenin ilk bölümü diyebileceğimiz bir aralıkta, toplamda üç #-3-# vakit olmak
üzere! Namazı İqame etmemizin emirlenmekte olduğunu görmekteyiz. Daha sonraki
geçen uygulamaya dönük olan ayetlerde ise bu ana vakitlerin izahla
belirginleştirildiğini, rekatların ve rükünlerin, ne okunacağı, nasıl okunacağı
gibi ayrıntılamaya gidildiğini müşahade etmekteyiz. Nisa Suresi 101. ayette
namazı kısaltmaya, 102.ayette ise bunun uygulanmasına örnek verildiğini,
103.ayette ise sıkıntılı durumlardan kurtulunduğunda ise yine namazların normal
iqame edilmesinin emr edildiğini görmekteyiz. Kısaltılan namazın -1- rekat
olarak kılındığını, normal kılınınca da bu namazın -2- rekat olarak kılınacağını
anlamaktayız. Namazda iken daima qur’an’dan okunacaktır.
Dolayısıyla kıldığımız namazlara azami dikkati göstermemiz gerekmektedir! yani
bu Dinin Sahibi ve bize Emr Edicisi olan, ALLAH C.C! bizlere ne emr etti ise,
bizler de o şekilde aynen kendi emr ettiği şekilde yerine getirmekle
yükümlüyüzdür. Allah'dan başka hakem arayanlarla bizim asla bir işimiz olamaz!
ve onlara da bir şey anlatabileceğimize doğrusu az ihtimal buluyoruz!
Kitabımız Qur'an'da Allah C.C, bizlere, Allah'a ve Resül'üne itaat
etmemizi(3/31,32) emr buyurmaktadır! bundan anlaşılması gereken durum şudur:
"Allah C.C! mesajı(kelamı,kitabı,qur'an'ı) gönderen&gönderici! yani mesajın
sahibi, mesajı bizlere getiren ise Elçisidir(Resül), vurgular daima elçi ifadesi
ile belirtilmiştir, Resülün adının(Muhammed&Ahmed SvS) kullanıldığı durumda
ise(3/144,33/40,47/2,48/29,61/6) ona indirilen kitab vurgulanmaktadır! burada
öncelikli olanın mesaj! yani, Allah'ın kelamı olduğunu her akıl sahibi insan
anlayabilir.
Gelen mesajlar Allah'ın ayetleridir, Haşa! Emevi vd.lerinin uydurduğu iftira
temeli üzerine bina edilmiş Hadisler! değildir. Hadislere inanmamak da
Resulullah'a düşman olmak değildir! Bilakis Qur’an’a uymak ile Resûle uymuş
olmaktayız! 25/30,33/21 ve 60/4 aynı bağlamda değerlendirilmelidir.
Resulullah Efendimiz ve Yoldaşları, üzerlerine düşen görevlerini başarı ile
yaptılar. Ve bizlere Allah'ımızın kelamını kitabımız Qur'an'ı ulaştırdılar!
Rabbimiz Onların bu Gönül Erenlerinin hepsinden razıdır elbette...
Onların sayesinde, qur’an ile bizler de Rabbimizi bilip onun kelamını
okuyabilmekte ve gerçek Resulullah’ı da elimizde bulunan qur’an’ın tertemiz ve
sağlam mesajlarından, ibret ve tefekkürle ancak,öğrenmekteyiz!.
[2/104,285,3/80,4/113,5/67,6/19,50,7/203,17/79,21/45,107,25/30,48/2,68/4,93/5]
Hamdolsun Allah'ımıza...
Allah Resulü bizlere Qur'an'ı tebliğ edip ulaştırdı, ulaşan Allah'ın kelamı ve
ayetleridir! onlara bir de iftira temelli hadisleri bulandırmak bizler için bir
fitne&imtihan konusudur! Allah'dan başka hakem arayanların
sonu(3/23,4/60,65,6/114), ebedi olarak yoldaşları şeytan ile birlikte Cehennem
adlı mekan olacaktır(38/85).
Şeytanın ayetlere müdahale edemeyeceğini her Qur'an okuyan imanlı insan bilir,
ama başka sözlere gelince işte burada şeytanın müdahalesi söz konusu
olabilmektedir(15/9,17/73,74). Bu isterse Resulullah'a isnad edilen hadisler de
olsa durum bu şekilde anlaşılmalıdır! yani Resulullah ile direkt muhatab olsak
durum elbette farklı olacaktı(3/101), araya yüzyıllar(1,5-2 Asır) ve fitneler
girince, her fırka da kendini haklı çıkarıcı hadis iftiralarına başvurunca!
ortaya bir hadis külliyatı deryası çıkıverdi![2/79,109,10/108,50/16].
Günümüzdeki dini anlayışlara temel oluşturan ana etken işte bu hadis
dümenleridir(Hadis'en Yûftera 12/103,106,111). Oysa Resulullah'ın görevi
Allah'ın kelâmını tebliğ etmek idi! hadis miras bırakmak
olamazdı(6/112-115,10/15). Ama şeytan insanlara peygamber sözü diye hadisleri
yaldızlı sayfalar ve sözlerle sununca işler bambaşka oluverdi!(15/42).
Şeytanların başı olan İblis-i Lâin ve Ordusu(insan&cinn) Hadisler için Qur’an’ı
açıklar kisvesi ile girmeye çalışmışlardır! Yani Qur’an’ı insan kelamına muhtaç
etme cüretine soyunmuşlardır! Oysa ki, Allah C.C bunun tam tersini
bildiriyorken! [5/49,99,101,6/19,38,65,114,115,7/52,10/15,11/01,12/40,13/30,14/01,16/89,17/41,89,18/26,27,
21/45,25/32,33,29/51,55/01,02,75/17-19].
İşte günümüz mezhebleri! İşte İslam Dünyasının gözönündeki durumu!
Şeytanın(İblis&Ordusu) maskarası ve oyuncağı olan bir itikadi temel oluşmuş!
İnsanlar bilerek yahutta bilmeyerek şeytanın kontrolüne(hükmüne) girmiş
durumdadırlar! [3/103,105,106,6/128,130,43/36,37,58/19,20,21].
Allahû Teâla, şeytana tabi olan insan ve cinleri topluca Cehenneme koyacağını
kitabımız Qur'an'da bizlere bildirmektedir!(38/85).
Dini Allah'a has kılamayanların şeytana tabi oldukları gerekçesi ile
mü'minlerden bir fırka hariç olmak üzere! topluca Cehennem adlı adrese
yollanacağını, Sebe Suresi 20.ayette bizlere bildirmektedir.
Dini Allah'a has ve halis kılmak ancak! Qur'an'a, yani Allah'a(kelam'ına) ve
Resul'üne(mucizesi qur'an’a) tabi olmakla mümkündür(29/51,39/2).
Başka mazeretlere başvurmak ise Allah'dan başka hakem aramakdan başka bir şey
olmayacaktır! Bunlara en güzel cevap ise şüphesiz kitabımızdan olacaktır! Kasas
Suresi[28/75].ayette Rabbimiz, dini Allah'a has
kılamayanların gerçeği anlayacaklarını, hakikatın korunan Allah kelamında
olduğunu, delillerinin boş çıkmasından sonra açıkça hakikatı göreceklerini
bizlere bildirmektedir.
ALLAH C.C'den ve O'nun Resûl'ünün mucizesi olarak indirilen Qur'an'dan başka
hangi söze inanılır?
[004.087] [IK] Allah O'ndan başka ilah yoktur.
Geleceğinden şüphe olmayan kıyamet günü sizi mutlaka toplayacaktır. Allah'tan
daha doğru sözlü kim olabilir?
[017.088] [IK] De ki: İnsanlar ve cinnler bu Kur'an'ın bir
benzerini getirmek için toplansalardı; birbirlerine yardımcı da olsalar onun bir
benzerini getiremezlerdi!
[012.111] [TK] Andolsun, onların kıssalarında temiz akıl
sahipleri için ibretler vardır. (Bu Kur'an) düzüp uydurulacak(İftira) bir söz
değildir, ancak kendinden öncekilerin doğrulayıcısı, her şeyin “çeşitli
biçimlerde açıklaması” ve iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve
rahmettir.
[004.140] [DI] O, size Kitap'da «Allah'ın ayetlerinin
inkar edildiğini ve alaya alındığını işittiğinizde, başka bir söze geçmedikçe,
onlarla bir arada oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz» diye indirdi.
Doğrusu Allah münafıkları ve kafirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır.
[006.068] [SY] Âyetlerimiz hakkında alaylı tavırla
münasebetsizliğe dalanları gördüğün zaman, onlar başka bir konuya geçinceye
kadar kendilerinden yüzçevir! Eğer şeytan bunu sana bir an unutturursa, hatırına
geldiği gibi hemen kalk, artık o zalimler gürûhuyla oturma!
[007.185] [IK] Onlar; göklerin melekutuna, Allah'ın
yarattığı herhangi bir şeye ve ecellerinin yaklaşmış olması ihtimaline hiç
bakmazlar mı? Bundan sonra artık hangi söze inanacaklar?
[045.006] [IK] İşte bunlar; Allah'ın ayetleridir. Onları
sana hak ile okuyoruz. Artık Allah'tan ve onun ayetlerinden sonra hangi söze
inanırlar?
[052.034] [FK] İddialarında samimi iseler haydi onun gibi
bir söz getirsinler!
[077.050] [E2] Artık bundan (Kur'an'dan) sonra hangi söze
inanacaklar?
[081.019] [ON] Şüphe yok ki O, muhakkak bir kerîm elçinin
(getirdiği) kelâmdır.
[081.020] [IK] Arş'ın sahibi katında değerlidir ve
güçlüdür!
[081.021] [IK] Kendisine uyulandır, emindir!
[081.022] [E1] Yoksa sizin arkadaşınız (Muhammed),
delirmiş değildir!
[081.023] [IK] Andolsun ki; onu, apaçık ufukta görmüştür!
[081.024] [FK] O, gayb hakkında töhmet altında tutulamaz!
[081.025] [FK] O, kovulmuş şeytanın sözü değildir!
[081.026] [IK] Böyleyken nereye gidiyorsunuz?
[081.027] [TK] O (Kur'an), alemler için yalnızca bir
zikirdir!
[081.028] [E1] Ve içinizden dosdoğru olmayı dileyenler
için!
[081.029] [IK] Alemlerin Rabbı olan Allah dilemedikçe,
sizler dileyemezsiniz!
[025.032] [IK] O küfredenler dediler ki: Kur'an ona bir
kerede topluca indirilmeli değil miydi? Halbuki Biz; onu senin kalbine iyice
yerleştirmek için böyle azar azar indirir ve ağır ağır okuruz!
[025.033] [E0] Hem onlar sana her hangi bir mesel ile
gelmezler ki mutlak biz sana hakkı ve tefsirin daha güzelini getirmiş olmıyalım!
[039.018] [TK] Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline
uyarlar. İşte onlar, Allah'ın kendilerini hidayete eriştirdikleridir ve onlar,
temiz akıl sahipleridir!
[039.023] [E0] Allah kelâmın(sözün) en güzelini(Ahsen)
indirdi, ikizli, ahenkli bir kitab, ondan rablarına saygısı olanların derileri
ürperir, sonra derileri de kalbleri de Allahın zikrine yumuşar, o işte Allah
rehberidir, Allah onunla dilediğini doğru yola çıkarır, her kimi de Allah
şaşırtırsa artık ona hidayet edecek yoktur!
[039.055] [FK] Ansızın ve hiç farkına varmadığınız bir
sırada size azap gelmeden önce Rabb'inizden size indirilen en güzel söze,
Kur'an'a uyun!
[002.138] [FK] Bu din, Allah'ın verdiği bir renktir. Kim
Allah'tan daha iyi bir renk verebilir? Biz yalnız O'na kulluk ederiz.
[002.138] [IK] Allah'ın boyası (ile boyandık) . Boyası
Allah'tan daha güzel olan kimdir? Biz O'na kulluk edenleriz.
[005.050] [IK] Cahiliyet hükmünü mü istiyorlar? Ama yakın
getiren bir kavim için Allah'tan daha iyi hüküm veren kimdir?
[016.125] [IK] Rabbının yoluna hikmetle ve güzel öğütle
davet et. Onlarla en güzel şekilde tartış. Muhakkak ki Rabbın; yolundan
sapanları en iyi bilir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir!
[017.053] [IK] Kullarıma de: En güzel olanı söylesinler.
Doğrusu şeytan aralarını açmak ister. Zira şeytan, insan için apaçık bir düşman
olmuştur!
[018.007] [E0] Biz Yer yüzündeki şeyleri ona bir ziynet
yaptık ki insanları imtihan edelim: hangisi daha güzel bir amel yapacak?
[022.024] [E0] Hem sözün hoşuna hidayet edilmişlerdir, hem
hamîdin yoluna hidayet edilmişlerdir!
[023.096] [IK] Sen, kötülüğü en güzel ile sav. Onların
nitelendirmekte olduklarını Biz, çok daha iyi biliriz!
[029.046] [ON] Ve Ehl-i Kitap ile en ziyâde güzel sûretten
başkasıyla mücadele etmeyin. Onlardan zulmedenler ise müstesna, ve deyiniz ki:
«Bize indirilmiş olana biz imân ettik ve bizim ilâhımız ile sizin ilâhınız
birdir ve biz ancak O'na teslim olmuş olanlarız.»
[041.033] [IK] Muhakkak ki ben müslümanlardanım, diyerek
salih amel işleyen ve Allah'a çağıran kimseden daha güzel sözlü kim vardır?
[041.034] [IK] İyilikle kötülük bir olmaz. Sen, fenalığı
en iyi şekilde sav. O zaman göreceksin ki; seninle arasında düşmanlık bulunan
kişi bile yakın bir dost gibi oluvermiştir!
[067.002] [IK] Hanginizin daha iyi amel işlediğini denemek
için ölümü ve hayatı yaratan O'dur. Ve O; Aziz'dir, Gafur'dur!
[033.043] [XO] O'dur ki, sizi karanlıklardan nura çıkarmak
için size rahmet etmekte; melekleri de (İzni ile) . O, mü'minleri çok
esirgeyicidir!
[033.056] [SY] Muhakkak ki Allah ve melekleri Peygambere
hep salat ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salat edin ve tam bir içtenlikle
selam verin!
[033.056] [XO] Şüphesiz Allah ve meleklerinden Peygambere
destek ve yâd vardır; Ey inananlar! siz de O'nu destek ile yâd edin, O'na salat
ve selam getirin!
[H]anif[U]lus
*not*=
Allah C.C’ün Rahmet etmesi(33/43) ve onun izni ile meleklerin de destek&dua
etmeleri vardır! Bizler de Allah’ı Zikr etmemizin dışındaki zamanlarda daima
Resulullah Efendimize Salat-u Selam getirmeliyiz! O’na dualarımızla yoldaş ve
destek olmalıyız! Zira her millet(din,inanç) kendi önderi ile haşr olacaktır!
bizim de her mü’min gibi dinde-imanda-gönülde önderimiz Resulullah Efendimizdir!
O’nu hayırla yad etmek her mü’mine bir ödev olarak emr edilmektedir!
Zikr karşılıklı ve aktif bir mekanizmadır; Resulullah Efendimiz daimi zikrin
sahibi olduğu için! Bilinçle yaptığı bu eylemlerin sonucunda aynı şekilde,
kendisine bir karşılık olmak üzere(bu mekanizma gereği) bu hitab
yapılmıştır(2/152). Ve bu büyük başarımın sahibi olan; Kutlu Resulullah’a Salat
ve Selam olsun biz kardeşlerinden!
Namaz yahutta Salât-ı iQâme; Kaza edilmesi mümkün olamayan
ibadetimiz&Allah’ımızı Zikr’in bir şekli ;
Önemli not:
Qur’an’daki namaz konusu, ayrıntılı olarak ve tümden gelimli yaklaşımla yakın
zamanda inşaAllah! Sitemizde paylaşıma sunulacaktır.
[H]anif[U]lus