ZİKRULLAH DAİMÎ "ALLAH" DÜŞÜNCESİ
فَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْءَانَ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيم
قُلْ إِنِّي أُمِرْتُ أَنْ أَعْبُدَ اللَّهَ مُخْلِصًا لَهُ الدِّينَ
إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ
اتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ
الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ
وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ
وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ
Mü’minlere ortak bir portre olarak; Allah’ın
zikr edilmesinde kalplerinin, Allah korkusu ile dolmaları, gelen musibetlere
sabır göstermeleri, namazı iqame etmeleri, nasib olunan rızıklardan infaqta
bulunmaları!.. Şüphesiz ki, Allahû Teâla’yı zikr etmek! Biz, mü’minler için en
büyük farz’dır. Bu öyle bir emr’dir ki! Adeta bütünümüzü tanımlayan, yahutta
yaratılma sebebimizi tamamen kapsayıcı! abidlik-kulluk bilincinin; bilgiden!
niyet ve imana, imandan fiile geçişi de dahil olmak üzere, iş ve eylemlerin
tamamında söz sahibi olan, bir nitelik kriteri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Zikr Sistemi; Mutlak İrade&Hayat sahibi, El Hâlık olan Allahû Teâla’nın,
insan’dan bir halife yaratacağını bildirmesi ile bizim tarafımıza ait olan zikr
sistemi start almış bulunmaktadır. Allahû Teâla Hazretlerinin, OL emri! Biz,
yani halife bilincin yaratılışı, Allah C.C Hazretlerinin! İnsanı yaratmaya
takdir buyurması; emri ve ruh’undan üflemesi ile hayat bulmamız, Mutlak
Bilinç(İrade) olan Allahû Teâla Hazretlerinin, bizleri yani izafi&fani karşıt
bilinçleri(nefs), El Adl ismi şanı hakkı için! takdir buyurarak yoktan var
etmesi(yaratması) olayıdır.
Kısaca, adı-sanı yok iken insanı-halife’yi zikr etmesi ve yaratması olayı! bu bizim, insan ve İnsanların İlahı olan Rabbimiz! Allah C.C Hazretleri ile Zikr’imizin Start Milâd’ıdır. Zikr Sistemi, canlı bir mekanizma olup; yaratılan her mahlûkat’ın kendi lisanınca, Allahû Teâla’yı&Esma’larını! hamd, tesbih, şükr, namaz vd. yollar ile zikretmesi yahut anmasıdır! Her mahlûkata ait ayrı bir hareket alanı serbestisi olup, bu türlü serbestiler içerisinde en fazla hareket ve müdahale alanı insanoğluna verilmiş bulunmaktadır. İnsanoğluna verilen üstün bilinç, diğerlerine oranla kıyaslanamayacak şekilde, adeta bir yenilmezlik özelliği kazandırıcı, farkında olsa yahut olmasa da fiiliyatta kendini kabul ettirmiş bir realite olarak karşımızdadır(17/70).
Yaratılmışlar arasında ve bütün bunların üzerinde değişmez yasa olarak anlayabileceğimiz, uyulmazsa! uymayanlar arasında fark gözetmeyen, ilahi bir yasadan yani “Sünnetullah”dan bahs etmemiz gerekmektedir. Sünnetullah, Allah C.C Hazretlerinin! Her türlü yasa üzerine hakim olan, eskimez ve değiştirilemez olarak, tayin ve takdir buyurduğu bir “Hakim Emr Yasası”dır. Sünnetullah, her bir yaratılmışa kendi kulvarlarına göre bir sınır çizer ve her bir yaratılmışlık da isteyerek yahutta istemeyerek buna uymak zorunda kalır.
Kader denilen takdir alanını da bu bağlamda değerlendirmek lazımdır. Yaratılmışlığın tercih hakkının olmadığı bu dizaynda da sünnetullahı görebilmekteyiz. Elde olmayanlardan(Kader) bahs edildikten sonra, hayat içinde bizleri bekleyen bir takım olaylara karşı “dua” denilen, bir rahmet kapısı da bizlere açılmış bulunmakta olup, bu sayede hem tedbir, hem de tevekkül payı bizlere verilmek suretiyle, her şeyin sahibi ve yaratanı olan Allah C.C hazretleri ile birebir aracısız, konuşarak dertlerimizi-sıkıntılarımızı kısaca, isteklerimizi arz edebilmekteyiz. Bu diyalog şekline de zikr gözü ile bakmak lazımdır! Bilinç sahibisin ve hayattasın. Ama! bunları yaratandan nasıl gafil olabilmektesin? Oysa, Allah C.C hazretleridir! Mutlak İradenin, Mutlak Hayatın sahibi olan!..
Diğer varlıkların lisanını bilmediğimiz için, bizim konuşmamız gereken yani en iyi bildiğimiz ve anlaşabileceğimiz alan olan kendi lisanımızla, insan kulvarı ile konumuza devam edelim inşaAllah. Dünya standartlarında bir hayat ölçeğine sahip olan biz insanlar yada nefsler yahutta bilinçler! Aslında dramatik bir canlıyızdır! Doğduğumuzu biliriz-Öleceğimizi biliriz! Yada iki yokluk arasında, bir varolma-varlık bilincinin hâ’lâ sersemliğindeyizdir! Kimimiz buna “rastlantı çorbası” adını-tanımını vermekte, kimimiz bir yaratan vardır! Ama, ama, ama, ……… gibi bölünmelerle, değişik değişik kendi isteklerimize göre kayıtlamalara-sınırlamalara gayret ettiğimiz, bir özel tanrı(İdol) yaratma! Peşindeyiz…
Kimimiz de bütün bunların dışında kalmaya gayret eden, yaratılmış her bir şeyde! Onu yoktan var edenin İMZAsını görüp OKUyan-OKUmaya çalışan bir tercih peşindeyizdir. İşte bu OKU!mak emrini idrak etmeye çalışıp didinen, OKU!malarıyla ALLAH’ı Zikr’inde daim olmaya gayret eden her bir imanlı sineye, bizden de bir selam&dostluk elidir bu yazılan metinlerimiz, inşaAllah. Allah C.C Hazretlerini! DÜŞÜNmek(think,thought,tefekkür,fikr), daima hatırda tutmak ve asla unutmamak, imzasını OKUmak ve GÖRmek; BİLinçle-FARKINDAlıkla, DİNÇ bir ŞUURla! ALLAH’ın VARlığına ve BİRliğine emrettiklerine iman-Dini Allah’a has kılma-Qur’an Ahlâkı(Allah’a teslim olma)-Allah Sevgisi ve Allah için Sevgi-Allah’a Hamd-Allah’a Şükr-Allah’ı Tesbih-Allah’ın Azametinden Korku&Allah’a karşı Haşya ileTakva Ehli olmak-Allah’ın Rahmetine Ümit-Allah için Halis Niyetle Kulluk(Namaz,İnfaq,Oruç,Hac,Kurban vd.Salih ameller), iyilik ile hayr ve barışçıl olma yolunda yarışmak-Allah yolunda sabr sahibi olmak vb. erdemlerle mücehhez olarak; Allah C.C! Hazretlerini, “Düşünmek Eylemi”nde daimi olmaktır.
Allah C.C hazretleri, sinelerde olanı aşikar bildiği için(50/16); zikr eyleminde daima şuurlu ve bilinçli olmamız, zikrimizin karşılık bulması için önemli bir husustur. Yani, bizler, Allah C.C Hazretlerini! şuurlu ve bilinçli olarak düşünmeye başladığımız anda, otomatikman ilahi link faaliyete başlamış olmaktadır. Allah C.C Hazretleri, bizlere şah damarımızdan daha da yakın olduğunu bildirmiştir. Gerçekte, Allah C.C! daima bizlerledir, “O”, bize bizden daha yakın iken! Bizler ise idrakimizce, O’ndan sonsuz bir uzaklıkta olabilmekteyiz maalesef L! Önemli husus ise bu yanılmamızı bırakıp, acilen doğru olan realiteye dikkat göstermemiz gerekmektedir. Allah C.C, bizlerle iken! Bizlerin de Allah C.C ile olmamız gerekmektedir. Yani, algı diyalektiğimize Allah’a yöneltici format atmamız gerekmektedir. Allah’ımız! Sen her şeye şüphesiz ki şahidsin! Bizlerin kusurlarını ört ve bizleri affet! Ey Rabbimiz… Amin.
Bizler, Allah’ımızı! “zikr”etmeye başladığımızda, Allah’ımız! da bizleri zikr! etmektedir!(2/152). İşte, bu olayın diğer donanımsal ifadesinden, İlahi Link olarak da bahs edebiliriz. Mutlak Bilinç olan Allah C.C Hazretlerine; itibarî(fani)&izafî(bağıntılı)! varlığını, “her anda” O’na(Allah’a C.C) muhtaç olan, biz- diğer bilinçler’in düşünce yollu yönelmemizle(şuur), aracısız ve özel bir diyalog kanalı “İlahi Zikr Linki” açılıp faal olmaktadır! Artık Rabbimizleyizdir.. Araya başka bir yaratılmışlığın giremeyeceğini çok iyi bilmek gerekmektedir. Aracı Kurum!!! kisvesi ile bizlere askıntı olan insan&cin şeytanlarını, çok iyi analiz etmemiz! fark etmemiz! bizler için hayatî ve büyük bir önem arzetmektedir. Bazen, Resulullah Efendimizi! de kendilerine paravan olarak kullanan bu sırtlanlara(insan&cin şeytanlar) karşı, daima dikkatli olmak zorundayız.
Daimî Allah C.C düşüncesinde olan bir mü’min, kendi içselliğinde ve sosyal yaşamında, hayatını Qur’an ölçeğinde devam ettirdiğince, daimî zikr’de-daimî ibadet halindedir. Buna en güzel örnek! olarak, Qur’an’da Resulullah Efendimizin gösterildiğini görmekteyiz! Daimi zikr halinde olması hasebi ile Allah C.C Hazretlerinin! ve izni ile meleklerin de: “O’na(Nebi SvS) salat ederler” hususundaki ayetin misal olarak verildiğini görmekteyiz!(33/56), devamında bu eylemin! Biz mü’minlere de “Salat-u Selam” getirmemiz hakkında emir olarak buyurulduğunu görmekteyiz! Bunun içinde Allah C.C Hazretlerinin yardım ve destek olması! emri ile meleklerin de aynı şekilde eylemde bulunduklarını anlamaktayız(58/21). Resulullah Efendimizin nasıl terbiye edilip yetiştirildiğini ve yanında bulunan neslin de aynı şekilde! 23 yıllık bir süreç sonunda nasıl bir olgunluk kıvamına getirildiklerini(Biiznillah) yine, kitabımız qur’an’il hakim’den öğrenebilmekteyiz! Ve yaşanılanları da aynı şekilde…
Gerçek Resulullah Efendimizi! Ancak, Qur’an’dan öğrenebilmekteyiz. Qur’an’da resul’ün hatalarından bahs edildiği gibi! Onun için bitmez ve tükenmez bir mükafat olduğundan, yüce bir ahlaka sahip olmasından, mirac(rüya! 17/60), övülmüş makam ile, qur’an’ın ona ve qavmine bir zikr olduğu ile ondan sorguya çekileceklerini(43/44,25/30), aşikar fetih müjdesi verildiğini, geçmiş ve gelecek günahlarının bağışlandığı! Allah’ın hidayeti ve üzerindeki nimetini tamamlayacağı, kolaylıklar dilemesi(73/7), sadr’ının açıldığı, zikrinin yükseltildiği(94/4), alemlere rahmet olarak gönderildiği, hak ile rahmet müjdecisi ve azaba karşı uyarıcı olarak gönderildiği, bütün insanlara müjdeci ve uyarıcı olarak gönderildiği, şahid olarak gönderildiği, tebliğci olarak gönderildiği, ümmetine mağfiret dileyici(4/64), elçi ve kitab verilmemiş bir qavme kendi dilleri ile gönderildiği, Rabbimiz bize elçi gönderseydin biz de ayetlerine uyup mü’minlerden olsaydık! Dememeleri için gönderildiği vb. ayetlerden…
Adaletin iqamesi için! Elçilerini, kitab ve mizan ile göndermiş, demiri de indirmiştir! Allah’a ve elçilerine, görmeksizin yardım edeceklerin ayrılması murad edilmiştir! Savunma ve saldırı silahlarının en önemli girdisi demir olmuştur! Demirin kullanım alanlarının sayılması kitablık çapta bir çalışma niceliği ortaya çıkarır! Kısaca, sanayi ve teknolojinin mizanı mesabesindedir…
Pekiyi bizler, 2000’li yılların Müslümanları nasıl destek ve yardımda bulunabiliriz, Resulullah Efendimize? Başta, ona dua ve salat-u selam ile olmak üzere! En önemlisi bizlere getirdiği mesaja(QUR’AN) dört elle sarılmakla ve bu mesajı yaşayarak, aklı&bilimi hayatımıza hakim araç kılmakla, insanlara ve nesillerimize, bu mutlak doğruyu aktarmakla(56/95,69/51) yapabiliriz inşaAllah. Zira, Qur’an’il Hakim! Hep akıl sahiplerine hitab etmekte, ehlini bulunca görülecektir ki! Bilimin de baş kitabı olduğu aşikar herkes tarafından kabul edilir olunacaktır, biiznillah!.
En Önemli Kulluk Görevimiz ve Mutlak Ödevimiz! Allah'ımızı Zikr Etmektir!
"Şeytan'ın bize unutturmaya azmettiği esas en önemli görevimiz olan "Allah'ı Zikr" dir. Zikr kelimesinden ve zikr’e götürücü! rastladığımız ayetlere hep birlikte göz atalım" ;
[002.040] [IK] Ey İsrailoğulları, size verdiğim nimetimi hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, ben de size olan sözümü yerine getireyim. Ve yalnız Ben'den korkun.
[002.047] [IK] Ey israiloğulları, size verdiğim nimetimi ve sizi alemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
[002.063] [TK] Sizden kesin bir söz almış ve Tur dağını üstünüze yükseltmiştik (ve demiştik ki:) «Size verdiğimize sımsıkı yapışın ve onda olanı (hükümleri sürekli) hatırlayın: umulur ki sakınırsınız.»
[002.114] [E1] Allah'ın mescitlerinde, Allah'ın isminin anılmasını engelleyen ve onların harap olmasına çalışan kimselerden daha zalim kim olabilir? Bunların oralara korka korka girmekten başka çareleri yoktur. Bunlara dünyada zillet, ahirette de büyük bir azap vardır.
[002.122] [E1] Ey İsrailoğulları, sizlere ihsan ettiğim nimetimi ve sizi bir zamanlar alemlere üstün kılmış olduğumu hatırlayın.
[002.152] [ON] Artık Beni zikrediniz ki Ben de sizi zikredeyim ve Bana şükrediniz, Bana nankörlükte bulunmayınız.
[002.198] [IK] Rabbınızın lutf-u keremini aramanızda bir günah yoktur. Arafat'tan geri döndüğünüz zaman, Meş'ar-ı Haram'ın yanında Allah'ı zikredin. O, sizi hidayete ulaştırdığı gibi, siz de O'nu zikredin. Nitekim siz bundan önce, sapıklardan idiniz.
[002.200] [E0] Nihayet menasikinizi bitirdiniz mi vaktiyle atalarınızı andığınız gibi hattâ daha şiddetli bir anışla Allahı anın, zikredin, çünkü nâsın kimisi «rabbena, der bize Dünyada ver» buna Ahırette kısmet yoktur
[002.203] [IK] Sayılı günlerde Allah'ı zikredin. Kim iki günde acele ederse, ona günah yoktur. Kim de geri kalırsa, ona günah yoktur. Bu; takva sahibi olanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki, şüphesiz siz, O'nun huzurunda toplanacaksınız.
[002.221] [E2] Müşrik kadınları, iman etmedikçe nikâhlamayın. Bir müşrik kadın, sizin hoşunuza gitse bile, iman etmiş olan bir cariye herhalde ondan daha hayırlıdır. Müşrik erkeklere de mümin kadınları nikâh ettirmeyin. Bir müşrik, sizin hoşunuza gitse bile, mümin bir köle elbette ondan daha hayırlıdır. Onlar sizi ateşe davet ederler, Allah ise, kendi izniyle cennete ve mağfirete davet ediyor ve âyetlerini insanlara açıklıyor. Umulur ki onlar hatırda tutup, öğüt alırlar.
[002.231] [IK] Ve kadınları boşadığınız zaman; iddetlerini bitirince artık onları ya iyilikle tutun veya iyilikle salıverin. Sırf zulmedebilmeniz için zararlarına onları tutuvermeyin. Kim, böyle yaparsa; muhakkak kendi nefsine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini oyuncak yerine koymayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve size öğüt vermek için indirdiği kitabı ve hikmeti hatırlayın. Allah'tan korkun. Ve bilin ki Allah, şüphesiz her şeyi bilendir.
[002.235] [IK] Böyle kadınları nikahlamak isteğinizi bildirmenizden veya bir arzuyu gönüllerinizde saklamanızdan dolayı size bir vebal yoktur. Allah bilmiştir k; siz, onları mutlaka hatırlayacaksınız, fakat uygun bir sözle söylememeniz müstesna, onlarla gizlice sözleşmeyin. İddeti nihayet bulmadıkça nikah bağını bağlamaya kalkmayın. Ve bilin ki; şüphesiz Allah, gönüllerinizde olanı bilir. Artık O'ndan sakının. Ve yine bilin ki; şüphesiz Allah, Gafur'dur, Rahim'dir.
[002.239] [IK] Eğer korkarsanız yaya veya binmiş olarak kılın. Emin olduğunuz vakitte de Allah'ın size bilmediğiniz şeyleri öğrettiği şekilde Allah'ı zikredin.
[002.269] [IK] Hikmeti dilediğine verir. Kime de hikmet verilmişse şüphesiz ki, ona pek çok hayır verilmiştir. Bunu ancak akıl sahibleri anlar.
[002.282] [E1] Ey iman edenler, birbirinizden belirli bir vade ile borç aldığınızda, onu yazın; aranızda doğrulukla tanınmış bir yazı bilen kişi, onu yazsın. Yazı bilen de kendisine Allah'ın öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın. Bir de borçlu adam söyleyip yazdırsın, her biri Allah'tan korksun ve haktan birşey eksiltmesin. Eğer borçlu, aklı ermeyen biri yahut küçük veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise, velisi dosdoğru söyleyip yazdırsın. Erkeklerinizden iki şahit gösterin. Eğer ikisi de erkek olamıyorsa o zaman doğruluğuna güvendiğiniz bir erkekle iki kadın şahit olsun ki, biri unutunca diğeri hatırlatsın. Şahitler de çağrıldıklarında kaçınmasınlar. Siz yazanlar da az olsun çok olsun onu vadesine kadar yazmaktan üşenmeyin. Bu Allah yanında adalete en uygun olduğu gibi şahitlik için daha sağlam ve şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Ancak aranızda peşin devrettiğiniz bir ticaretse, o zaman bunu yazmamanızda size bir sakınca yoktur. Alışveriş yaptığınızda da şahit tutun, bir de ne yazana ne de şahitlik edene zarar verilmesin. Eğer zarar verirseniz bu mutlaka kendinize dokunacak bir günah olur. Allah'tan korkun! Allah size ilim öğretiyor ve Allah her şeyi bilir.
[003.007] [IK] Sana kitabı indiren O'dur. O'nun bazı ayetleri muhkemdir ki bunlar; kitabın anasıdır. Diğer bir kısmı da müteşabihlerdir. İşte kalblerinde eğrilik bulunanlar; fitne çıkarmak ve te'vile yeltenmek için müteşabih olanlara uyarlar. Halbuki onun gerçek te'vilini, ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar: Biz ona inandık, hepsi Rabbımızın katındadır, derler. Ancak akıl sahibleri düşünebilirler.
[003.041] [IK] Rabbım, bana bir alamet ver, dedi. Alametin, işaretten başka şekillerle insanlarla konuşmamandır. Bununla beraber Rabbını çok an ve akşam sabah tesbih et.
[003.103] [IK] Topluca Allah'ın ipine sarılın, ayrılmayın. Ve Allah'ın üzerindeki nimetini hatırlayın. Hani, siz; düşman idiniz de O, kalblerinizin arasını uzlaştırdı da, O'nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz; bir ateş uçurumunun tam kenarında iken, sizi oradan doğru yola eresiniz diye kurtardı. Allah ayetlerini size işte böylece açıklar.
[003.135] [IK] Onlar ki; fena bir şey yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı anarlar. Hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Günahları, Allah'tan başka kim bağışlar? Hem onlar yaptıklarında bile bile ısrar da etmezler.
[003.191] [ON] Onlar ki, ayakta iken de ve yanları üzerine yatarlarken de Allah Teâlâ'yı zikrederler ve göklerin ve yerin yaradılışı hakkında tefekkürde bulunurlar. İşte onlar şöylece tesbih ve niyazda bulunur dururlar: «Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın, Sen münezzehsin, artık bizleri ateş azabından koru...»
[004.103] [IK] Namazı kıldıktan sonra; ayakta iken, otururken, yanlarınız üstü yatarken de Allah'ı anın. Emniyete kavuştuğunuzda; namazı dosdoğru kılın. Namaz; şüphesiz mü'minler üzerine vakitleri belli bir farz olmuştur.
[004.142] [IK] Doğrusu münafıklar; Allah'a oyun etmek isterler. Oysa O, onların oyunlarını başlarına geçirir. Onlar namaza kalktıklarında tenbel tenbel kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar. Allah'ı pek az anarlar.
[005.004] [IK] Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar. De ki: Size bütün iyi ve temizler helal kılındı. Allah'ın size öğrettiği ile alıştırıp öğrettiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarını yeyin ve üzerine Allah'ın adını anın. Ve Allah'tan sakının, muhakkak ki Allah; hesabı çabuk görendir.
[005.007] [IK] Ve Allah'ın üzerinizdeki nimetini; işittik, itaat ettik, dediğinizde sizi onunla bağlamış olduğu misakını anın. Allah'tan sakının. Muhakkak ki Allah; kalblerdekini bilir.
[005.011] [IK] Ey iman edenler; Allah'ın üzerinize olan nimetini hatırlayın. Hani bir kavim, size el uzatmağa kalkmıştı da, onların ellerini üzerinizden geri çekmişti. Allah'tan sakının. Ve mü'minler, Allah'a tevekkül etsinler.
[005.013] [IK] Ahidlerini bozmalarından ötürü onlara la'net ettik, kalblerini de katılaştırdık. Onlar, kelimeleri yerlerinden değiştiriyorlar. Kendilerine öğretilenlerin bir kısmını unuttular. İçlerinden pek azı müstesna daima hainliklerini görürsün. Sen; onları affet ve geç. Muhakkak Allah; ihsan edenleri sever.
[005.014] [IK] Biz, hıristiyanız diyenlerden de söz aldık. Onlar da kendilerine öğretilenlerin bir kısmını unuttular. Bu yüzden kıyamete kadar aralarına kin ve düşmanlık saldık. Allah; yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir.
[005.020]
[IK] Hani, Musa kavmine demişti ki: Ey kavmim; Allah'ın size olan nimetini
hatırlayın. Hani sizden peygamberler yetiştirmiş ve size saltanatlar ihsan
etmişti. Dünyalarda kimseye vermediğini size vermişti.
[005.091]
[X0] Şeytan; ancak Hamr(alkol vb.) ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin
sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçersiniz
değil mi?
[005.110] [IK] Hani Allah; Ey Meryem oğlu İsa; senin ve ananın üzerindeki nimetimi hatırla, demişti. Hani seni, Ruh'ül-Kudüs ile desteklemiştim. Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlar la konuşuyordun. Hani sana; kitabı, hikmeti Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Hani sen; Benim iznimle çamurdan kuş gibi bir şey yapıyordun da içine üflüyordun ve Benim iznimle kuş oluyordu. Hani sen; anadan doğma körü ve abraşı Benim iznimle iyi ediyordun. Hani; ölüleri Benim iznimle diriltiyordun. Ve hani, İsrailoğullarını senden çekmiştim, kendilerine apaçık ayetler getirdiğin zaman içlerinden küfredenler; bu apaçık bir büyüdür, demişti.
[006.044] [IK] Onlar, kendilerine hatırlatılan şeyleri unutunca; Biz de kendilerine her şeyin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilen o şeyler yüzünden sevinince; onları, ansızın yakaladık ve bütün ümitlerinden mahrum kaldılar.
[006.053] [IK] Biz, böylece onların bir kısmını bir kısmıyla denedik ki: Aramızadan Allah bunlara mı lütfetti? desinler. Allah; şükredenleri daha iyi bilen değil midir?
[006.068] [E2] Âyetlerimiz hakkında münasebetsizliğe dalanları gördüğün zaman hemen onlardan uzaklaş ki, ondan başka söze dalsınlar. Eğer şeytan bunu sana unutturursa hatırladıktan sonra hemen kalk, o zalimler topluluğuyla oturma.
[006.069] [ON] Ve muttakî olanların üzerine onların hesabından bir şey yoktur. Fakat bir öğüttür, olabilir ki, onlar sakınırlar.
[006.070] [IK] Bırak o dinlerini oyun ve eğlence edinenleri; dünya hayatının aldattığı kimseleri. Sen, onunla öğüt ver ki Allah'tan başka dostu ve şefaatçısı olmayan bir kimse; kazandığından ötürü yok olmasın. O, bütün varını fidye olarak verse de kabul olunmaz. İşte onlar, kazandıklarından ötürü yok olanlardır. Küfür edegeldiklerinden dolayı onlara, kaynar sudan içecek ve elim bir azab vardır.
[006.080] [IK] Kavmi, onunla tartışmaya girişti. Demişti ki: Beni doğru yola iletmişken; Allah hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? O'na şirk koştuklarınızdan korkmam. Meğer ki, Rabbım bir şey dilemiş olsun. Rabbım, ilimce herşeyi kuşatmıştır. Hala düşünüp öğüt almayacak mısınız?
[006.090] [IK] İşte bunlar; Allah'ın hidayet ettikleridir. Öyleyse sen de onların hidayetine uy. De ki: Ben bunlara karşı sizden hiçbir ücret istemem. Bu, ancak alemler için bir öğüttür.
[006.118] [IK] Üzerine Allah'ın adı anılmış olanlardan yeyin, şayet O'nun ayetlerine inananlardan iseniz.
[006.119] [IK] Size ne oluyor ki; üzerine Allah'ın adı anılan şeyden yemiyorsunuz? Halbuki darda kalmanızın dışında size haram olanları O, uzun uzadıya açıklamıştır. Doğrusu birçokları heva ve heveslerine uyarak bilmeden sapıtıyorlar. Şüphesiz ki haddi aşanları, en çok bilen Rabbındır.
[006.121] [IK] Üzerine Allah'ın adı anılmayanlardan yemeyin. Çünkü bu; bir fısktır. Doğrusu, şeytanlar sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına telkinde bulunurlar. Şayet onlara itaat ederseniz; şüphesiz ki siz de müşrikler olursunuz.
[006.126] [IK] Ve işte budur, Rabbının dosdoğru yolu. Gerçekten Biz, ayetleri; aklını başına alıp düşünen bir kavim için uzun uzadıya açıkladık.
[006.138] [IK] Onlar kendi zanlarınca; bu davarlar, bu ekinler haramdır, onları dilediğimizden başkası yiyemez. Bir takım hayvanların sırtları haramdır, dediler. Bir kısım hayvanların üzerine de O'na karşı iftira ederek; Allah'ın adını anmazlar. Allah; yapmakta oldukları iftiraları yüzünden onları cezalandıracaktır.
[006.152] [IK] Yetimin malına; erginlik çağına gelinceye kadar o en güzel olanından başka bir şekilde yaklaşmayın. Ölçüyü, tartıyı da tam ve doğru yapın. Biz kimseye, gücünün yettiğinden başkasını yüklemeyiz. Söylediğiniz zaman da -akraba dahi olsa-adil olun. Allah'ın ahdini de yerine getirin. İşte iyice düşünesiniz diye size bunları emretti.
[007.002] [IK] Bir kitab indirilmiştir sana. Ondan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın. Onunla uyarman için. Ve iman edenlere bir öğüt.
[007.003] [IK] Rabbınızdan size indirilene uyun. O'ndan başka dostlara uymayın. Ne de az öğüt dinliyorsunuz.
[007.017] [IK] Sonra andolsun ki; onların önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından geleceğim. Ve Sen, onların çoğunu şükreder bulmayacaksın.
[007.026] [IK] Ey ademoğulları; size çirkin yerlerinizi örtecek bir giyimlikle, bir de sizi süsleyecek elbise gönderdik. Takva örtüsü ise daha hayırlıdır. Bunlar; Allah'ın ayetlerindendir. Belki onlar öğüt alırlar.
[007.057] [IK] O'dur ki rahmetinin önünde rüzgarı müjdeci olarak gönderir. Nihayet bunlar, ağır yüklü bulutları yüklendiğinde; Biz, onu ölü bir memlekete gönderir, su indirir ve onunla her tür mahsulleri yetiştiririz. İşte ölüleri de böylece çıkarırız. Ta ki iyice düşünüp ibret alasınız.
[007.063]
[IK] Sizi uyarması, sizin sakınmanızı ve böylece rahmete kavuşturulmanız için;
aranızdan bir adama, Rabbınız tarafından bir haber(zikr) geldi diye mi hayret
ediyorsunuz?
[007.069]
[E2] «Sizi uyarması için içinizden bir adam aracılığı ile, size bir zikir
gelmesine şaştınız mı? Düşünün ki (Allah) sizi, Nûh kavminden sonra, onların
yerine hâkimler yaptı ve yaratılışta sizi onlardan üstün kıldı. Allah'ın
nimetlerini hatırlayın ki, kurtuluşa eresiniz.»
[007.074] [IK] Düşününüz ki; O, sizi Ad kavminden sonra halifeler yaptı, yeryüzüne sizi yerleştirdi. Ovalarından köşkler yapıyor, dağlarından evler yontuyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini anın. Yeryüzünde fesadçılar olarak taşkınlık yapmayın.
[007.086] [IK] Ve siz, Allah'a iman edenleri tehdit ederek, Allah'ın yolundan alıkoyarak ve onun eğriliğini isteyerek, her yolun başını tutup oturmayın. Hem hatırlayın ki; siz, vaktiyle pek az idiniz de sizi O, çoğalttı. Ve bakın fesad çıkaranların sonu ne olmuştur.
[007.130] [IK] Andolsun ki; Biz, Firavun hanedanını düşünüp ibret alırlar diye yıllarca kuraklık ve mahsullerinin kıtlığıyla tutup sıktık.
[007.165] [IK] Onlar, kendilerine verilen öğüdü unutunca; Biz, kötülükten men'edenleri kurtardık! zulmedenleri ise fasıklık eder oldukları için şiddetli bir azab ile yakaladık.
[007.171] [ON] Ve bir vakit, dağı sanki o bir gölgelik imiş gibi onların üstlerine koparıp kaldırmıştı. Ve sandılar ki, o hakikaten üstlerine düşecek. (Onlara dedik ki:) «Size verdiğimizi kuvvetle tutun, ve onda olanı zikrediniz, İhtimal ki, sakınırsınız.»
[007.201] [ON] Muhakkak o kimseler ki, muttakî bulunmuşlardır. Onlar kendilerine şeytan tarafindan bir arıza iliştiği zaman güzelce düşünürler. Derhal görücü kimseler olurlar.
[007.205] [IK] Rabbına; içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam zikret. Ve gafillerden olma.
[008.002] [IK] Mü'minler, ancak onlardır ki; Allah anıldığı zaman kalbleri ürperir, Allah' ın ayetleri kendilerine okunduğu zaman imanları artar ve Rabblarına tevekkül ederler.
[008.026] [IK] Hatırlayın ki; bir zamanlar yeryüzünde azlıktınız, zayıf sayılırdınız. İnsanların sizi tutup kapmasından korkuyordunuz. Size ev bark verdi, yardımıyla destekledi ve temiz şeylerden rızıklandırdı. Umulur ki şükredersiniz.
[008.045] [IK] Ey iman edenler; bir toplulukla karşılaşırsanız sebat edin ve Allah'ı çok zikredin ki felaha eresiniz.
[008.057] [IK] Bunun için eğer savaşta ele geçirirsen; onları dağıt ki arkalarında olanlar ibret alsınlar.
[009.126] [IK] Onlar görmezler mi ki; her yıl bir veya iki kere belalara çarpılıyorlar da yine tevbe etmiyorlar. Ve ibret almıyorlar.
[010.003] [IK] Doğrusu sizin Rabbınız, gökleri ve yeri altı günde yaratıp sonra Arş'a hükmeden Allah'tır. İşi düzenler. İzni olmadıktan sonra kimse şefaat edemez. İşte Rabbınız Allah budur. O'na kulluk edin. Öğüt dinlemez misiniz?
[010.071] [IK] Onlara Nuh'un haberini oku. Hani Nuh, kavmine demişti ki: Ey kavmim; aranızda kalmam, Allah'ın ayetlerini hatırlatmam, onlarla öğüt vermem size ağır geliyorsa; ben, Allah'a tevekkül ettim. Siz ve ortaklarınız toplanıp ne yapacağınızı kararlaştırın, içinizde ne tasarlıyorsanız açığa çıkarın, sonra bana mühlet de vermeyerek yapacağınızı yapın.
[011.024] [IK] Bu iki zümrenin durumu kör ve sağır kimse ile gören ve işiten kimsenin durumuna benzer. İkisi bir olur mu hiç? Hala ibret almıyor musunuz?
[011.030]
[IK] Ey kavmim; ben, onları kovarsam; beni, Allah'a karşı kim savunur? Hala
düşünemiyor musunuz?
[011.114]
[E0] Hem namaz kıl gündüzün taraflarından ikisinde ve gecenin gündüze yakın
saatlerinde, çünkü hasenat, seyyiatı giderir, bu, idrâki olanlara bir öğüddür
[011.120] [IK] Peygamberlerin haberlerinden hepsini senin kalbini bunlarla pekiştirmek için sana anlatıyoruz. Bununla sana hak, mü'minlere de öğüt ve nasihat geldi.
[012.042] [IK] O ikisinden kurtulacağını sandığı kimseye dedi ki: Efendinin yanında beni an. Fakat şeytan onu efendisine anmayı unutturdu. Bu yüzden daha nice yıl zindanda kaldı.
[012.085] [IK] Dediler ki: Vallahi sen, hala Yusuf'u anıp duruyorsun, sonunda ya kederinden bitkin düşeceksin veya helake uğrayanlardan olacaksın.
[012.104]
[IK] Halbuki sen, buna karşı onlardan hiç bir ücret de istemiyorsun. O, alemler
içn bir öğütten başka bir şey değildir.
[013.019]
[IK] Şimdi, Rabbından sana indirilenin gerçek olduğunu bilen; hiç kör gibi
midir? Ancak akıl sahibleri ibret alırlar.
[014.005] [IK] Andolsun ki; Biz, Musa'yı; kavmini karanlıklardan aydınlıklara çıkar ve onlara, Allah'ın günlerini hatırlat, diye gönderdik. Şüphesiz bunda, sabreden ve şükreden herkes için ayetler vardır.
[014.006] [IK] Hani Musa kavmine demişti ki: Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Çünkü o, sizi azabın kötüsüne uğratan, kadınlarınızı sağ bırakıp oğullarınızı boğazlayan Firavun hanedanından kurtarmıştı. Bunda Rabbınızdan büyük bir imtihan vardır.
[014.025] [IK] Ki, Rabbının izniyle her zaman yemişini verir. İnsanlar ibret alsınlar diye Allah, onlara misal veriyor.
[014.052] [IK] Bu; uyarılsınlar ve yalnızca bir tek ilah bulunduğunu bilsinler, akıl sahipleri de öğüt alsınlar diye insanlara bir tebliğdir.
[015.006] [E0] Bir de ey o kendisine zikr indirilmiş olan, dediler: mutlaka sen mecnunsun!
[015.009] [TK] Hiç şüphesiz, zikri (Kur'an'ı) biz indirdik biz; onun koruyucuları da gerçekten biziz.
[016.013] [IK] Yeryüzünde rengarenk şeyleri de sizin için O, yaratmıştır. Muhakkak ki öğüt alan bir kavim için bunda ayetler vardır.
[016.017] [FK] Yaratan, yaratamayan gibi olur mu? Hiç düşünmüyor musunuz?
[016.043] [IK] Senden önce de ancak kendilerine vahyeder
olduğumuz adamlar gönderdik. Öyleyse bilmiyorsanız zikir ehline sorun.
[016.044]
[IK] Kitablar ve apaçık delillerle. Sana da insanlara indirileni açıklayasın
diye bu zikri indirdik. Belki düşünürler.
[016.090] [IK] Muhakkak ki Allah; adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder. Hayasızlığı, fenalığı ve taşkınlığı ise yasaklar. Tezekkür edesiniz diye size öğüt verir.
[017.041] [IK] Andolsun ki; Biz, öğüt alsınlar diye bu Kur'an'da çeşitli açıklamalar yaptık. Fakat bu, onların nefretinden başka bir şeyi artırmıyor.
[017.046] [IK] Onu anlarlar diye kalblerine örtüler koyduk. Kulaklarına da ağırlık. Kur'an'da Rabbını tek olarak zikrettiğin zaman da onlar nefret ederek arkalarına döner giderler.
[018.024]
[FK] Bunun yerine, «Allah dilerse (inşaallah) yarın bu işi yapacağım» de. Böyle
demeyi unuttuğunda ise Rabb'ini an ve «Umarım ki, beni şimdikinden daha çok
doğruya yaklaştırır» de.
[018.028]
[E2] Nefsince de, sabah akşam rızasını isteyerek Rablerine yalvaranlarla beraber
candan sabret. Sen dünya hayatının süsünü isteyerek onlardan gözlerini ayırma.
Kalbini, bizi anmaktan gafil kıldığımız, nefsinin kötü arzusuna uymuş ve işi hep
aşırılık olan kimseye uyma.
[018.057] [IK] Kendisine Rabbının ayetleri anlatılıp da, onlardan yüz çeviren ve önceden yaptıklarını unutan kimseden daha zalim kim vardır? Biz, onların kalblerinin üstüne; onu iyice anlamalarına engel olan örtüler, kulaklarına da ağırlık koyduk. Sen, onları hidayete çağırsan da; onlar asla hidayete gelmezler.
[018.063] [IK] Bak sen, kayalığa vardığımızda balığı unutmuşum. Şeytandan başkası unutturmadı onu bana. Şaşılacak şekilde o, denizi boylayıvermiş, dedi.
[018.070] [IK] O halde bana uyacaksan; ben sana anlatmadıkça herhangi bir şey hakkında soru sormayacaksın, dedi.
[018.083] [IK] Sana Zülkarneyn'i sorarlar. Onu, size anlatacağım, de.
[018.101] [IK] Onların gözleri Bizim öğüdümüze(zikr) karşı kapalıdır ve öfkelerinden onu dinlemeye tahammül edemezler.
[019.002] [IK] Rabbının, kulu Zekeriyya'ya rahmetinin zikri.
[019.016] [TK] Kitap'ta Meryem'i de zikret. Hani o, ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti.
[019.041] [ON] Kitapta İbrahim'i de zikret. Şüphe yok ki, o pek sâdık bir peygamber idi.
[019.051] [ON] Ve kitapta Mûsa'yı da yâd et. Şüphe yok ki, o ihlâs ile muttasıf idi ve bir resûl, bir nebi olmuş idi.
[019.054] [ON] Ve kitapta İsmail'i de an, şüphe yok ki, o vaadinde sâdık idi ve bir resûl, bir nebi idi.
[019.056] [ON] Ve kitapta İdris'i de zikret. Şüphe yok ki o, bir sıddık, bir peygamber idi.
[019.067] [IK] İnsan hiç düşünmez mi ki; kendisi önceden bir şey değilken, Biz yarattık onu.
[020.003] [E2] Ancak Allah'tan korkan kimse için bir öğüt olarak (indirdik.)
[020.014] [IK] Şüphesiz ki Ben; Allah'ım. Benden başka hiç bir ilah yoktur. Öyleyse Bana ibadet et ve Beni anmak için namaz kıl.
[020.034] [TK] Ve seni çok zikredelim!
[020.042] [IK] Sen ve kardeşin ayetlerimle git. İkiniz de Beni zikretmede gevşek davranmayın.
[020.044]
[IK] Ve ona yumuşak söz söyleyin, belki nasihat dinler veya korkar.
[020.099]
[E0] İşte sana böyle geçmişin mühim haberlerinden kıssa naklediyoruz, şüphe yok
ki sana ledünnümüzden bir zikir verdik
[020.113] [IK] Biz onu böylece Arapça bir Kur'an olarak indirdik. Belki sakınırlar veya onlara ibret verir diye tehditleri açıkladık.
[020.124] [E1] Her kim de zikrimden yüz çevirirse. ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz!
[021.002] [IK] Rabblarından kendilerine yeni bir uyarı(zikr) gelmeye dursun; onlar, bunu mutlaka eğlenerek dinlemişlerdir.
[021.007] [E0] Senden evvel de başka değil ancak kendilerine vahiy gönderdiğimiz bir takım ricâl gönderdik, haydin zikr ehline(bilenlere) sorun bilmiyorsanız!
[021.010] [IK] Andolsun ki; size, içinde zikrinizin bulunduğu bir Kitab indirdik. Hala akletmiyor musunuz?
[021.024] [E2] Yoksa O'ndan başka ilâhlar mı edindiler? De ki: «Kesin delilinizi getirin. İşte benimle beraber olanların kitabı ve benden öncekilerin kitabı.» Hayır, onların çoğu gerçeği bilmezler de onun için yüz çevirirler.
[021.036] [ON] Ve kâfir olanlar seni gördükleri zaman, seni ancak istihzâya alarak: «Bu mu sizin ilâhlarınıza atıp duran?» (derler). Halbuki, onlar Rahmân zikredilince onlar hep O'nu inkâr edicilerdir.
[021.042] [IK] De ki: Geceleyin ve gündüzün sizi Rahman'dan kim koruyabilir? Ne var ki onlar, Rabblarının zikrinden yüz çevirmektedirler.
[021.048] [TK] Andolsun, biz Musa'ya ve Harun'a, takva sahipleri için bir aydınlık ve bir öğüt (zikir) olarak, hak ile batılı birbirinden ayıran (furkan) ı verdik.
[021.050] [IK] İşte bu da Bizim indirdiğimiz mübarek bir zikirdir. Yoksa siz onu inkar mı ediyorsunuz?
[021.060] [IK] Dediler ki: Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını duymuştuk.
[021.084] [IK] Biz de onun duasını kabul etmiş ve uğradığı sıkıntıyı kaldırmıştık. Katımızdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir hatıra olmak üzere, ona hem ailesini, hem de bir katını vermiştik.
[021.105] [IK] Andolsun ki; Zikir'den sonra Zebur'da da yazdık ki: Yeryüzüne ancak salih kullarım varis olur.
[022.028] [ON] «Tâ ki, kendileri için birtakım menfaatlere şahit olsunlar ve kendilerini merzûk etmiş olduğumuz dört ayaklı kurbanlık hayvanlar üzerine malum olan günlerde Allah'ın ismini ansınlar. Artık onlardan yeyin ve yoksul fakirlere yediriniz.»
[022.034] [ON] Ve her ümmet için kurban kesecek bir yer kılmışızdır ki, Allah'ın ismini kendilerini merzûk ettiği dört ayaklı hayvanların üzerine kesecekleri zaman ansınlar. İşte ilâhınız, bir tek ilâhtır. Artık O'na inkıyâdda bulunun, ve mütevazi olanları müjdele.
[022.035] [IK] Onlar ki; Allah anıldığı zaman kalbleri titrer. Başlarına gelenlere sabr eder, namaz kılar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler.
[022.036] [IK] Biz, kurbanlık develeri de sizin için Allah'ın nişanelerinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Ön ayakları bağlı halde keserken üzerlerine Allah'ın adını anın. Kesilince onlardan yeyin. İsteyene de, istemeyene de verin. Şükredersiniz diye, onları böylece sizin emrinize müsahhar kıldık.
[022.040]
[E1] Onlar: «Rabbimiz Allah'tır.» demelerinden başka hiçbir haklı gerekçe
olmaksızın yurtlarından çıkarıldılar. Allah, insanların bir kısmını bir kısmı
ile defetmeseydi, şüphesiz manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın
adı çok anılan mescitler yıkılıp giderdi. Elbette Allah kendi (dini) ne yardım
edene yardım edecektir. Şüphesiz Allah çok güçlü, çok izzetlidir.
[023.071]
[E1] Eğer Hak, onların keyiflerine uysaydı, gökler, yeryüzü ve bunlardaki
kimseler kesinlikle bozulurdu.Hayır, Biz onlara unutulmaz ders olacak
zikirlerini getirdik de onlar, zikirlerinden yüz çeviriyorlar.
[023.085] [IK] Allah'ındır, diyecekler. Öyleyse ibret almaz mısınız? de.
[023.110] [IK] Siz ise, onları alaya alıyordunuz. Öyle ki size Benim zikrimi unutturdular. Ve siz, onlara hep gülüyordunuz.
[024.001] [IK] Bir sure. Onu indirdik ve farz kıldık. Onda apaçık ayetler indirdik ki düşünüp öğüt alasınız.
[024.027] [IK] Ey iman edenler; evlerinizden başka evlere, sahipleriyle alışkanlık kurup selam vermeden girmeyin. Bu, sizin için daha hayırlıdır. Olur ki iyice düşünürsünüz.
[024.036] [E1] O evlerdeki, Allah onların yüceltilmesine ve kendi adının içlerinde anılmasına izin vermiştir. Onlarda sabah ve akşam üstleri O'nu tesbih ederler.
[024.037] [IK] Öyle erler ki; ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah'ı zikretmekten, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymaz. Onlar gönüllerin ve gözlerin döneceği günden korkarlar.
[025.018] [TK] Derler ki: «Sen yücesin; senin dışında başka veliler edinmemiz bize yakışmaz, ancak onları ve atalarını sen meta verip-yararlandırdın, öyle ki (senin) zikri(ni) unuttular ve böylece yıkıma uğrayan bir kavim oldular.»
[025.029] [IK] Andolsun ki; bana gelen zikirden beni, o saptırdı. Şeytan; insanı yapayalnız ve yardımsız bırakandır.
[025.050] [FK] İnsanlar düşünüp ders alsınlar diye biz bu gerçeği onlara çeşitli şekillerde anlattık. Fakat onların çoğu ısrarla nankörlüklerini sürdürdüler.
[025.062] [IK] İbret almak veya şükretmek isteyen kimseler için, gece ile gündüzü bir biri ardınca getiren O'dur.
[025.073] [IK] Onlar ki; kendilerine Rabblarının ayetleri hatırlatıldığı vakit, onlara karşı kör ve sağır davranmazlar.
[026.005]
[IK] Onlara Rahman'dan bir öğüt(zikr) geldiğinde, mutlaka ondan yüz çevirirler.
[026.209]
[TK] (Onlara) Hatırlatma (yapılmıştır) ; biz zulmedenler değiliz.
[026.227] [SY] Ancak iman edip, güzel ve makbul işler yapanlar, Allah’ı çok zikredip ananlar ve zulme mâruz kaldıktan sonra haklarını savunanlar müstesna! Zalimler de nasıl bir inkılab ile devrileceklerini, yakında öğrenirler.
[027.062] [IK] Yoksa, kendisine yakardığı zaman bunalmışa karşılık veren ve başındaki sıkıntıyı gideren; sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah'ın yanında başka bir ilah mı? Ne de kıt düşünüyorsunuz.
[028.043] [IK] Andolsun ki; Biz, önceki nesilleri yok ettikten sonra Musa'ya insanlar için basiretler, hidayet ve rahmet olmak üzere kitabı verdik. Olur ki düşünürler diye.
[028.046] [IK] Biz seslendiğimiz vakit; sen Tur'un yanında da değildin. Fakat sen, kendinden önce onlara uyarıcı gelmeyen bir kavmi uyarman için, Rabbından bir rahmet olarak gönderildin. Olur ki onlar, düşünürler diye.
[028.051] [IK] Andolsun ki; Biz, onlar için sözü birbirine bitiştirdik. Belki düşünürler diye.
[029.045] [ON] Kitaptan sana vahyedilmiş olanı tilâvet et ve namazı dosdoğru kıl. Şüphe yok ki namaz, hayasızlıklardan ve yaramaz şeylerden nehyeder. Ve elbette ki, Allah'ın zikri en büyüktür. Ve Allah ne yapar olduğunuzu bilir.
[029.051] [IK] Kendilerine okunan bu kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda inanan bir kavim için rahmet ve öğüt vardır.
[032.004] [IK] Allah, O'dur ki; gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yaratmış, sonra Arş'a hükmetmiştir. Sizin O'ndan başka bir dostunuz ve şefaatçınız yoktur. Hala düşünmüyor musunuz?
[032.015] [IK] Ayetlerimize ancak, kendilerine hatırlatıldığı zaman secdeye kapananlar, büyüklük taslamayarak Rabblarını hamd ile tesbih edenler inanırlar.
[032.022] [IK] Rabbının ayetleri kendisine hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim kim vardır? Muhakkak ki Biz, suçlulardan intikam alıcıyız.
[033.009] [IK] Ey iman edenler; Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani size ordular gelmişti de Biz, onların üzerine rüzgar ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah; yaptıklarınızı görendir.
[033.021] [IK] Andolsun ki; sizin için Rasulullah'ta güzel bir örnek vardır. Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için.
[033.034] [IK] Evinizde okunan Allah'ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın. Muhakkak ki Allah, Latif, Habir olandır.
[033.035] [E0] Bütün müslimler ve müslimeler, mü'minler ve mü'mineler, kanitler ve kaniteler, sadıklar ve sadıkalar, haşı'ler ve haşialar, mütesaddıklar ve mütesaddikalar, saimler ve saimeler, ırzlarını koruyan erkekler ve kadınlar Allahı çok anan zâkirler ve zakireler hep bunlara Allah bir mağrifet ve bir büyük ecir hazırlamıştır
[033.041] [ON] Ey imân etmiş olanlar! Allah'ı çokça zikr ile zikrediniz.
[035.003] [IK] Ey insanlar; Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Allah'tan başka gökten ve yerden sizi rızıklandıran bir yaratıcı var mıdır? O'ndan başka ilah yoktur. O halde nasıl çevriliyorsunuz?
[035.037] [IK] Onlar orada bağırışırlar; Rabbımız, bizi çıkar da yapageldiklerimizden farklı olarak salih amel işleyelim. Öğüt alacak kişinin öğüt alacağı kadar bir süre sizi yaşatmadık mı? Ve size uyarıcı da gelmişti. Öyleyse azabı tadın. Zalimler için hiç bir yardımcı yoktur.
[036.011]
[IK] Sen, ancak zikre ittiba eden ve görmeden Rahman'dan korkanı uyarırsın.
Artık ona mağfiret ve yüce mükafatı müjdele.
[036.019]
[IK] Dediler ki: Uğursuzluğunuz sizinledir.
Size öğüt verildi
diye mi? Hayır, siz; çok aşırı giden bir kavimsiniz.
[036.069] [IK] Biz, ona şiir öğretmedik. Zaten ona gerekmezdi de.
Bu, ancak bir zikirdir. Ve apaçık bir Kur'an'dır.
[037.003] [IK] Zikir
okumakta olanlara.
[037.013] [IK] Kendilerine öğüt verildiğinde ise öğüt dinlemezler.
[037.155] [IK] Hiç düşünmüyor musunuz?
[037.168] [IK] Öncekilerde olduğu gibi bizde de bir zikir bulunsaydı!
[038.001] [IK] Sad. Zikr dolu Kur'an'a yemin olsun.
[038.008] [IK] Aramızdan zikir ona mı indirilmiştir? Hayır, onlar zikrimden şüphededirler. Hayır, onlar henüz azabımı tatmamışlardı.
[038.017] [E0] Şimdi sen onların dediklerine sabret de kuvvetli kulumuz Davudu an, çünkü o çok tecri' yapar (evvab) idi
[038.029] [IK] Ayetlerini düşünsünler ve akıl sahibi olanlar öğüt alsınlar diye, sana mübarek bir kitab indirdik.
[038.032]
[IK] Demişti ki: Doğrusu ben, Rabbımı zikretmek için mal sevgisine düştüm.
Nihayet perdenin arkasına gizlenmişti.
[038.041]
[ON] Kulumuz Eyyûb'u da yâd et. O vakit ki, Rabbine nidâ etti: «Şüphe yok ki,
şeytan bana bir meşakkat ile ve bir elem ile dokundu (dedi).»
[038.043] [IK] Katımızdan bir rahmet, akıl sahipleri için de bir öğüt olmak üzere ona, ailesini ve onlarla birlikte olanların bir mislini lutfettik.
[038.045] [E1] Eller ve gözler sahipleri (güçlü ve basiretli) kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u da an.
[038.046] [IK] Doğrusu Biz, onları ahiret yurdunu samimiyetle düşünen kimseler kıldık.
[038.048] [E2] İsmail'i, Elyasa'yı, Zü'l- Kifl'i de an. Hepsi de en hayırlı kimselerdendir.
[038.049] [IK] Bu bir zikirdir. Ve muhakkak ki muttakiler için güzel bir sonuç vardır.
[038.087] [IK] Bu, ancak alemler için bir zikirdir.
[039.009] [IK] Yoksa o, geceleyin secde ederek, kıyamda durarak itaat eden, ahiretten korkan ve Rabbının rahmetini dileyen kimse gibi midir? De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri öğüt alıp düşünür.
[039.021]
[IK] Görmez misin ki; gerçekten Allah, gökten bir su indirip onu yerdeki
kaynaklara yerleştirmiş, sonra da onunla türlü türlü ekinler çıkarmaktadır.
Sonra onları kurutur ve sen, onları sararmış görürsün. Sonra da onu çörçöp
haline çevirir. Muhakkak ki bunlarda, akıl sahipleri için ibret vardır.
[039.022]
[E2] Allah, kimin bağrını İslâm'a açmış ise işte o, Rabbinden bir nur üzerinde
değil midir? Artık Allah'ın zikri hususunda kalpleri katılaşmış olanların vay
haline! İşte bunlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.
[039.023] [TK] Allah, müteşabih (benzeşmeli), ikişerli bir kitap olarak sözün(hadith) en güzelini indirdi. Rablerine karşı içleri titreyerek-korku duyanların ondan derileri ürperir. Sonra da onların derileri ve kalpleri Allah'ın zikrine (karşı) yumuşar-yatışır. İşte bu, Allah'ın yol göstermesidir, onunla dilediğini hidayete eriştirir. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için de bir yol gösteren yoktur.
[039.027] [IK] Andolsun ki; Biz, bu Kur'an'da insanlara her çeşit misali verdik. Belki öğüt alırlar.
[039.045] [IK] Allah, tek başına anıldığı zaman; ahirete inanmayanların kalbleri tiksinir. Ama O'ndan başkaları anıldığı vakit hemen yüzleri güler.
[040.013] [IK] Size ayetlerini gösteren ve sizin için gökten rızık indiren O'dur. O'na yönelenden başkası ibret almaz.
[040.044] [IK] Size söylediğimi hatırlayacaksınız. Ben, işimi Allah'a bırakıyorum. Muhakkak ki Allah; kulları görendir.
[040.054] [IK] Ki o; akıl sahipleri için hidayet ve öğüttür!
[040.058] [E2] Kör ile gören bir olmaz, iman edip salih ameller işleyen kimseler ile kötülük yapan da bir değildir. Ne kadar da az düşünüyorsunuz!
[043.005] [IK] Haddi aşan bir kavimsiniz diye, sizi o Kur'an'la uyarmaktan vaz mı geçelim?
[043.013]
[TK] Onların sırtlarına binip-doğrulmanız, sonra onlara binip-doğrulduğunuz
zaman da, Rabbinizin nimetini zikretmeniz ve: «Bunlara bizim için boyun eğdiren
(Allah) ne yücedir, yoksa biz bunu (kendi hizmetimize) yanaştıramazdık» demeniz
için.
[043.036]
[E2] Her kim Rahman olan Allah'ın zikrinden yüz çevirirse biz ona bir şeytan
musallat ederiz. Artık o şeytan onun yakın dostudur.
[044.013] [FK] Artık onlar nasıl düşünüp öğüt alacaklar? Öğüt alma zamanı geçti. Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir elçi gelmişti.
[044.058] [IK] Biz; onu, öğüt alsınlar diye senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık.
[045.023] [E2] (Ey Muhammed!) Hevâ ve hevesini kendine ilâh edinen, Allah'ın kendi ilmi dahilinde saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürleyip gözüne perde çektiği kimseyi görüyor musun? Şimdi onu Allah'tan başka kim hidâyete erdirebilir? Hala düşünmez misiniz?
[046.021] [IK] Ad'ın kardeşini de hatırla. Hani kavmini; Allah'tan başkasına ibadet etmeyin, diyen nice uyarıcılar gelip geçmişken Ahkaf ile uyarıp; doğrusu ben, sizin için büyük günün azabından korkarım, diye korkutmuştu.
[047.018] [E2] Artık onlar, kıyamet saatinin kendilerine ansızın gelivermesine mi bakıyorlar? Şüphesiz onun alametleri gelmiştir. Artık kıyamet kendilerine gelip çatınca anlamaları neye yarar?
[047.020] [IK] İman etmiş olanlar; bir sure indirilmeli değil miydi? derler. Fakat muhkem bir sure indirilip de orada muharebe zikrolununca; kalblerinde hastalık olanların, ölüm korkusundan bayılmış kimselerin bakışları gibi sana baktıklarını görürsün. Bu, onlar için daha evladır.
[050.008] [IK] Allah'a yönelen her kula öğüt ve ibret olsun diye.
[050.037] [IK] Muhakkak ki bunda; kalbi olan veya hazır bulunup da kulak veren kimseler için elbette bir öğüt vardır.
[050.045] [IK] Biz; onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen, onların üstünde bir zorba değilsin. Tehdidimden korkacaklara Kur'an'la öğüt ver.
[051.049] [IK] Ve her şeyden çift çift yarattık ki ibret alasınız.
[051.055] [IK] Sen, öğüt ver. Çünkü öğüt mü'minlere fayda verir.
[052.029]
[E1] O halde anlatıp öğüt vermeye devam et; çünkü sen, Rabbinin nimeti hakkı
için, ne kahinsin ne de mecnun!
[053.029]
[IK] Onun için sen, Bizim zikrimize sırt çeviren ve dünya hayatından başkasını
istemeyenlerden yüz çevir.
[054.025] [IK] Zikir, aramızdan ona mı verilmiş? Hayır o, pek yalancı ve şımarığın biridir.
[056.062] [IK] Andolsun ki; ilk yaratılışınızı bildiniz. İyice düşünmeli değil misiniz?
[056.073] [TK] Biz onu hem bir öğüt ve hatırlatma (konusu) ; hem de ihtiyacı olanlara bir meta kıldık.
[062.009]
[IK] Ey iman edenler; cum'a günü namaz için çağrıldığınız vakit, hemen Allah' ın
zikrine koşun ve alış-verişi bırakın. Bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır.
[062.010]
[IK] Namaz bitince; yeryüzüne dağılın. Ve Allah'ın lutfundan isteyin. Allah'ı
çok zikredin ki felaha eresiniz.
[063.009] [IK] Ey iman edenler; mallarınız ve çocuklarınız, sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa; onlar, hüsrana uğrayanların kendileridir.
[065.010] [IK] Allah, onlar için şiddetli bir azab hazırlamıştır. Ey iman eden akıl sahipleri, Allah'tan korkun. Allah; size gerçekten bir zikir indirmiştir.
[068.051] [E0] Ve gerçek o küfr edenler o zikri işittikleri vakıt az daha seni gözleriyle kaydıracaklardı, bir de durmuşlar o her halde bir mecnun diyorlar.
[068.052] [IK] Halbuki o, alemler için öğütten başka bir şey değildir.
[069.012] [IK] Ki bunu sizin için bir öğüt ve ibret yapalım. Ve anlayışlı kulaklar anlasın diye.
[069.042] [IK] Bir kahin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz?
[069.048] [IK] Doğrusu o; müttakiler için bir öğüttür.
[072.017] [IK] Ki onları bununla tecrübe edelim. Kim Rabbının
zikrinden yüz çevirirse; onu, gittikçe artan bir azaba uğratır.
[073.008]
[IK] Rabbının adını zikret, her şeyi bırakıp yalnız O'na yönel!
[073.019] [IK] Muhakkak ki bu; bir öğüttür. Dileyen, Rabbına doğru bir yol edinir.
[074.031] [E1] Biz o ateşin muhafızlarını hep melekler yaptık, sayılarını da sadece inkarcılar için bir fitne vesilesi kıldık ki, kitap verilenler kesin inanç edinsin, inananların imanını arttırsın, kitap verilenlerle, müminler şüphelenmesin, kalplerinde hastalık bulunanlarla kafirler: «Allah bununla mesela ne demek istiyor?» desin, işte böyle Allah, dilediğini şaşırtır, dilediğine de yola getirir. Rabbinin ordularını sadece kendisi bilir; ve o ancak düşünmek için insanlara bir öğüttür.
[074.049] [IK] O halde bunlara ne oluyor ki öğütten yüz çeviriyorlar?
[074.054] [IK] Hayır, muhakkak ki o, bir öğüttür.
[074.055] [IK] Kim isterse; ondan öğüt alır.
[074.056] [ON] Maamafih düşünüp tefekkür edemezler, meğer ki Allah dilesin, kendisinden korkulacak olan ve mağfiret buyurmaya ehl olan da ancak O'(Hâlık-ı Kerîm) dur.
[076.001] [E1] Gerçekten insan üzerinden öyle uzun bir süre gelip geçti ki o anılmaya değer bir şey bile değildi?!
[076.025] [FK] Sabah ve akşam Rabbinin adını an!
[076.029]
[E0] İşte bu bir tezkiredir, dileyen rabbına bir yol tutar
[077.005]
[IK] Zikri getirenlere!
[079.035] [IK] O gün insan, neye çalıştığını anlar.
[079.043] [E2] Sen nerde, onu anlatmak nerde?!
[080.004] [IK] Yahut öğüt alacaktı da bu, kendisine fayda verecekti.
[080.011] [DI] Dikkat et; bu Kuran bir öğüttür.
[080.012]
[IK] Dileyen onu düşünüp öğüt alır.
[081.027] [TK] O (Kur'an),
alemler için yalnızca bir zikirdir!
[087.009] [IK] O halde öğüt fayda verecekse, öğüt ver.
[087.010] [TK] '(Allah'tan) İçi titreyerek korkan' öğüt alır-düşünür.
[087.015] [TK] Ve Rabbinin ismini zikredip namaz kılan.
[088.021] [IK] Öğüt ver, çünkü sen; ancak bir öğütçüsün.
[089.023] [IK] Cehennem o gün getirilir. İnsan o gün, hatırlayacak ama hatırlamadan ona ne?
[094.004] [E0] Ve yükseltmedik mi senin zikrini!
Allah'ımızı C&C ü; Hamd ile Tesbîh ve Şûkr Etmemizin Gereği!..
[055.013] [IK] Şu halde Rabbınızın hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?
[55/16,18,21,23,25,28,30,32,34,36,38,40,42,45,47,49,51,53,55,57,59,61,63,65,67,69,71,73,75,77]
Rabbınızın hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?
[001.002] [IK] Hamd; alemlerin Rabbı Allah'a mahsustur.
[002.030] [IK] Hani Rabbın meleklere: Ben, yeryüznde bir halife yaratacağım, demişti de melekler: Biz seni hamd ile tesbih, takdis eder dururken yeryüzünde fesad çıkarıp, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın? demişlerdi. Allah da: Sizin bilmediklerinizi ben bilirim, buyurmuştu.
[002.032] [ON] Dediler ki: «Seni tesbih ederiz, Senin bize bildirdiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphe yok ki alîm, hakîm olan Sen'sin.»
[002.052] [IK] Bundan sonra sizi, şükredersiniz diye affetmiştik.
[002.056] [IK] Sonra sizi, ölümünüzün arkasından şükredersiniz diye diriltmiştik.
[002.116] [IK] Dediler ki: Allah çocuk edindi. Tenzih ederiz O'nu. Doğrusu göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Hepsi de O'na itaat ederler.
[002.152] [IK] Öyleyse Beni zikredin ki, Ben de sizi anayım. Bir de Bana şükredin, nankörlük etmeyin.
[002.158] [IK] Şüphesiz ki Safa ile Merve Allah'ın nişanelerindendir. Artık kim hacc veya umre niyetiyle Ka'be 'yi ziyaret ederse bu ikisini de tavaf etmesinde bir beis yoktur. Kim gönüllü olarak iyilik yaparsa muhakkak ki Allah; Şakir'dir, Alim'dir.
[002.172] [IK] Ey iman edenler; size rızık olarak veridğimiz şeylerin temiz olanlarından yeyin, Allah'a şükredin, eğer O'na kulluk ediyorsanız.
[002.185] [IK] Ramazan ayı; öyle bir aydır ki, insanlara doğru yolu gösteren, hak ile batılı ayıran Kur'an, o ayda indirilmiştir. Sizden her kim ayı görürse oruç tutsun. Kim de hasta olur veya seferde bulunursa, diğer günlerde o kadar oruç tutsun. Allah, sizin için kolaylık ister, güçlük istemez. Bu sayıyı tamamlamanız; size hidayet ihsan etmiş olduğundan Allah'ı tekbir ile yüceltmeniz içindir ve umulur ki şükredesiniz.
[002.243]
[IK] Binlerce oldukları halde ölüm korkusuyla yurtlarından çıkanları görmedin
mi? Allah onlara; (ölün) dedi. Sonra da onları diriltti. Şüphesiz ki, Allah
insanlara karşı lutuf sahibidir. Ama insanların pek çoğu şükretmezler.
[002.267]
[IK] Ey iman edenler; kazandıklarınızın iyilerden ve size yerden
çıkardıklarımızdan infak edin. Kendiniz göz yummadan alıcısı olmadığınız bayağı
şeyleri vermeye yeltenmeyin. Ve bilin ki; Allah, Gani'dir, Hamid'dir.
[003.041] [SY] O: «Ya Rabbî, bana oğlum olacağına dair bir alâmet bildirir misin?» deyince, Allah: «Senin işaretin şudur: «Üç gün müddetle halkla işaretleşme dışında konuşmayacaksın. Rabbini çok zikret, sabah akşam onu tesbih ve tenzih et!» buyurdu.
[003.123] [IK] Andolsun ki siz, düşkün bir durumda iken Bedir'de Allah size kat'i bir zafer vermişti. Allah'tan korkun ki şükretmiş olasınız.
[003.144] [IK] Muhammed; sadece bir elçidir. Ondan önce de nice elçiler gelip geçmiştir. Şimdi o, ölür veya öldürülürse; geriye mi döneceksiniz? Kim geriye dönerse; Allah'a hiç bir zarar vermez. Allah, şükredenlerin mükafatını verecektir.
[003.145] [IK] Allah'ın izni olmadıkça hiç bir kimseye ölmek yoktur. O, vadesiyle yazılmış bir yazıdır. Kim dünya nimetini isterse kendisine ondan veririz, kim de ahiret nimetini dilerse buna da ondan veririz. Ve şükredenleri mükafatlandıracağız.
[003.191] [ON] Onlar ki, ayakta iken de ve yanları üzerine yatarlarken de Allah Teâlâ'yı zikrederler ve göklerin ve yerin yaradılışı hakkında tefekkürde bulunurlar. İşte onlar şöylece tesbih ve niyazda bulunur dururlar: «Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın, Sen münezzehsin, artık bizleri ateş azabından koru...»
[004.131] [IK] Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah'ındır. Andolsun ki; senden önce kendilerine kitab verilenlere de size de hep; Allah'dan korkun, diye tavsiye ettik. Küfür ederseniz; muhakkak ki göklerde olanlar da yerde olanlar da Allah'ındır. Allah; Gani ve Hamid olandır.
[004.147] [DV] Eğer siz iman eder ve şükrederseniz, Allah size neden azap etsin! Allah şükre karşılık veren ve her şeyi bilendir.
[004.171] [IK] Ey Ehl-i Kitab; dininizde taşkınlık etmeyin. Allah hakkında ancak gerçeği söyleyin. Meryem oğlu İsa Mesih; Allah'ın peygamberi, O'nun Meryem'e ulaştırdığı kelimesi ve kendinden bir ruhtur. Allah'a ve peygamberlerine iman edin. Allah üçtür, demeyin. Kendi yararınıza olarak bundan vazgeçin. Allah sadece bir tek ilahtır. Çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde olanlar da, yerde olanlar da O'nundur. Vekil olarak Allah yeter.
[005.006] [XO] Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshedin, iki topuğa kadar da ayaklarınızı! Eğer cünüp iseniz temizlenin. Hasta iseniz, yahut yolculukta iseniz, yahut biriniz abdest bozmaktan gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, su da bulamamışsanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin. Bunun için de yüzlerinizi ve ellerinizi o toprakla meshedin. Allah size bir güçlük çıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek ve şükredesiniz diye de üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor.
[005.089] [IK] Allah size rasgele yeminlerinizden dolayı değil, bile bile ettiğiniz yeminlerden ötürü sorumlu tutar. Onun keffareti; ailenize yedirmekte olduğunuzun ortalamasından, on düşkünü yedirmek, yahut giydirmek veya bir köle azad etmektir. Kim de bunları bulamazsa; üç gün oruçtur. İşte bu, yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffaretidir. Yeminlerinizi tutun. Şükredersiniz diye Allah ayetlerini size işte böyle açıklar.
[005.116] [ON] Ve o vakti ki, Allah Teâlâ «Ey Meryem'in oğlu İsâ! Sen mi insanlara beni ve anamı Allah'tan başka iki ilâh ittihaz ediniz dedin?» diye sual buyurdu. Dedi ki: «Seni tenzih ederim, benim için hak olmayan bir şeyi söylemek layık olamaz, eğer ben onu söylemiş isem, Sen onu elbette bilmişsindir, Sen benim nefsimde olanı bilirsin, ben ise Senin zâtındakini bilemem. Şüphe yok ki, gaybleri bilen ancak Sensin, Sen»
[006.001] [IK] Hamd; gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı vareden Allah'a mahsustur. Sonra da kafirler bunları rabblarına denk tutuyorlar.
[006.045] [IK] Ve böylece zulmedenler güruhunun kökü kesilmişti. Hamd, alemlerin Rabbı olan Allah'a mahsustur.
[006.053] [IK] Biz, böylece onların bir kısmını bir kısmıyla denedik ki: Aramızadan Allah bunlara mı lütfetti? desinler. Allah; şükredenleri daha iyi bilen değil midir?
[006.063] [IK] De ki: Karanın ve denizlerin karanlıklarından sizi, kim kurtarır? Siz, gizlice O'na yalvarır yakarırsınız. Bizi bundan kurtarırsa; andolsun şükredenlerden olacağız.
[006.100] [IK] Cinnleri, Allah'a ortak koştılar. Halbuki onları, O yaratmıştır. Bilmeden O'na oğullar ve kızlar uydurdular. Haşa O, onların vasıflandırdıklarından yüce ve münezzehtir.
[006.108] [IK] Allah'tan başka yalvardıklarına sövmeyin ki; onlar da bilmeyerek, haddi aşıp Allah'a sövmesinler. İşte böylece bir ümmete yaptıklarını hoş gösterdik. Sonra dönüşleri Rabb’larınadır. Artık O, kendilerine ne yapmakta olduklarını haber verir.
[007.010] [IK] Andolsun ki; sizi, yeryüzüne yerleştirdik. Ve size orada geçimlikler yarattık. Ne de az şükrediyorsunuz.
[007.017] [IK] Sonra andolsun ki; onların önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından geleceğim. Ve Sen, onların çoğunu şükreder bulmayacaksın.
[007.043] [IK] Göğüslerinde kinden ne varsa söküp atmışızdır. Altlarından ırmaklar akar ve derler ki: Hamdolsun Allah'a ki; bizi buna hidayet etti. Eğer Allah bizi hidayete erdirmemiş olsaydı, biz hidayete erecek değildik. Andolsun ki; Rabbımızın peygamberleri hakkı getirmişlerdir. Onlara: Yapmakta olduklarınızdan dolayı mirasçısı kılındığınız cennet işte budur, diye seslenilir.
[007.058] [IK] İyi ve temiz memleketin bitkisi; Rabbının izniyle çıkar. Kötü olandan ise; faydası çok az olandan başkası çıkmaz. Şükreden bir kavim için ayetleri işte böyle yerli yerince açıklarız.
[007.143] [TK] Musa tayin edilen sürede gelince ve Rabbi de onunla konuşunca: «Rabbim, bana göster, Seni göreyim» dedi. (Allah:) «Beni asla göremezsin. Ama şu dağa bak; eğer o yerinde karar kılabilirse, sen de beni göreceksin.» Rabbi dağa tecelli edince, onu param parça etti, Musa bayılarak yere düştü. Kendine geldiğinde: «Sen ne yücesin (Rabbim) . Sana tevbe ettim ve ben iman edenlerin ilkiyim» dedi.
[007.144] [IK] Buyurdu ki: Ey Musa; risaletim ve kelamımla seni insanlar arasından seçtim. Sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol!
[007.189] [IK] O'dur, sizi tek bir nefisten yaratan ve ondan da gönlünün ısınacağı eşini vareden. Eşini örtüp bürüyünce; o, hafif bir yük yüklendi ve onunla bir müddet gider gelirdi. Nihayet ağırlaşınca; karı koca Rabbları olan Allah'a: Eğer bize salih bir çocuk verirsen andolsun ki şükredenlerden oluruz, diye dua ettiler.
[007.206] [IK] Muhakkak ki Rabbının katındakiler, O'na kulluk etmekten asla büyüklenmezler. O'na tesbih ederler ve O'na secde ederler.
[008.026] [IK] Hatırlayın ki; bir zamanlar yeryüzünde azlıktınız, zayıf sayılırdınız. İnsanların sizi tutup kapmasından korkuyordunuz. Size ev bark verdi, yardımıyla destekledi ve temiz şeylerden rızıklandırdı. Umulur ki şükredersiniz.
[009.031] [IK] Onlar Allah'tan ayrı hahamlarını, rahiblerini rabblar edindiler. Meryem Oğlu Mesih'i de. Halbuki tek tanrıdan başkasına ibadet etmemekle emrolunmuşlardır. O'ndan başka ilah yoktur. O; bunların şirk koştukları şeylerden münezzehtir.
[009.112] [FK] Allah ile bu alışverişi yapanlar, tevbe edenler, sırf Allah'a kulluk edenler, hamd edenler, Allah yolunda geziye çıkanlar, rükua varanlar, secde edenler, iyiyi emrederek kötülükten sakındıranlar, Allah'ın koyduğu sınırları gözetenlerdir. Mü'minleri müjdele!
[010.010] [ON] Orada duaları: «Sübhanekeâllahümme, Ya ilâhi! Seni tesbih ve tehzih ederiz»dir. Orada sağlık temennilleri de: «Selâm = Selâmette olunuz» dur. Dualarının sonu da: «Elhamdülillâhi Rabbil - âlemîn = Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ'ya mahsustur!» demektir.
[010.018] [IK] Onlar Allah'ı bırakarak; kendilerine fayda da, zarar da vermeyen şeylere taparlar. Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır, derler. De ki: Siz, Allah'a göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi bildiriyorsunuz? Allah, onların ortak koşmalarından münezzeh ve yücedir.
[010.022] [IK] Sizi karada ve denizde yürüten O'dur. Gemide bulunduğunuzda geminin onları hoş bir rüzgarla götürdüğünde ve onunla sevindiklerinde; birden şiddetli bir kasırga gelip onları her taraftan dalgaların sardığı ve çepeçevre kuşatıldıklarını sandıkları anda, Allah'ın dinine sarılarak: Bizi bu tehlikeden kurtarırsan; andolsun ki, şükredenlerden oluruz, diye O'na yalvarırlar.
[010.060] [IK] Allah'a karşı yalan uyduranlar, kıyamet gününü ne sanıyorlar? Doğrusu Allah, insanlar hakkında lütuf sahibidir. Fakat onların çoğu şükretmezler.
[010.068] [IK] Allah, çocuk edindi, dediler. Haşa, Allah bundan
münezzehtir. O, müstağnidir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Bu
hususta hiç bir deliliniz yok. Allah hakkında bilmediğiniz şeyi mi
söylüyorsunuz?
[011.073]
[IK] Dediler ki: Allah'ın işine mi şaşarsın ey evin hanımı? Allah'ın rahmeti ve
bereketleri sizin üzerinizedir. Muhakkak ki O, Hamid'dir, Mecid'dir.
[012.038] [ON] «Ve babalarım İbrahim'in, İshakın ve Yakub'un milletine tâbi oldum. Bizim için Allah'a hangi bir şeyden şerik edinmemiz doğru olamaz. Bu tevhid bizim üzerimize ve nâsın üzerine Allah Teâlâ'nın bir fazlıdır. Velâkin nâsın ekserisi şükretmezler.»
[012.108] [E1] De ki: «İşte benim yolum budur; basiret üzere Allah'a davet ederim, ben ve bana uyanlar; Allah'ı tenzih ederim ve ben ortak koşanlardan değilim.»
[013.013] [IK] Gökgürültüsü; hamd ile, melekler de korku ile O'nu tesbih eder. O, yıldırımları gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Halbuki onlar; Allah hakkında tartışıyorlardı. O, kudretinde pek çetin olandır.
[014.001] [IK] Elif, Lam, Ra. Bu, insanları Rabblarının izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarman için onu sana indirdiğimiz bir kitaptır. Aziz ve Hamid'in dosdoğru yoluna.
[014.005] [IK] Andolsun ki; Biz, Musa'yı; kavmini karanlıklardan aydınlıklara çıkar ve onlara, Allah'ın günlerini hatırlat, diye gönderdik. Şüphesiz bunda, sabreden ve şükreden herkes için ayetler vardır.
[014.007] [IK] Hani Rabbınız: Şükrederseniz; andolsun ki, size artırırım, nankörlük ederseniz; bilin ki azabım çok şiddetlidir, diye bildirmişti.
[014.008] [IK] Musa: Siz ve yeryüzünde bulunanların hepsi nankörlük etseniz; muhakkak ki Allah, müstağni ve hamde layık olandır, demişti.
[014.037] [ON] «Rabbimiz! Ben zürriyetimden bazısını senin Beyt-i Muharrem'in yanındaki ekinsiz bir vadide iskan ettim. Ey Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılsınlar diye. Artık insanlardan bir kısmını gönüllerini onlara meyleder kıl ve onları mahsulâttan merzûk et. Umulur ki, onlar şükrederler.»
[014.039] [IK] İhtiyarlığıma rağmen bana İsmail'i ve İshak'ı bahşeden Allah'a hamdolsun Doğrusu Rabbım; duaları işitendir.
[015.098] [IK] Sen, hemen Rabbını hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol.
[016.001] [IK] Allah'ın emri geldi. Artık onu acele istemeyin. O; ortak koşmakta oldukları şeylerden münezzehtir, yücedir.
[016.014] [IK] Taze et yemeniz, giyineceğiniz süs eşyanızı çıkarmanız ve Allah'ın bol nimetinden istifade etmeniz için; denizi müsahhar kılan O'dur. Gemilerin onu yara yara gittiğini görürsün, O'nun lutfunu aramanız ve şükretmeniz içindir, belki şükredersiniz artık.
[016.057] [ON] Ve Allah için kızlar isnat edinirler. Hâşâ! O
münezzehtir. Kendileri için ise arzu ettiklerini (isnat ederler).
[016.075]
[IK] Allah, size bir misal verir: Başkasının malı olan ve hiç bir şeye gücü
yetmeyen bir köle ile tarafımızdan güzel bir rızka nail olup gizli veya açık
infak eden; hiç bir olur mu? Hamd, Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu
bilmezler.
[016.078] [IK] Sizi, annelerinizin karnından Allah çıkardı. Hiç bir şey bilmezdiniz. Ve size kulaklar, gözler ve gönüller verdi ki şükredesiniz.
[016.114] [E2] Artık Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden helal ve temiz olarak yiyin. Allah'ın nimetine şükredin, eğer gerçekten O'na ibadet edecekseniz.
[016.121] [IK] Rabbının nimetlerine şükrederdi. Onu beğenip seçmiş, kendisini doğru bir yola iletmişti.
[017.001] [E1] Uzaktır bütün noksanlıklardan O ki, kulunu bir gece Mescidi Haram'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa'ya götürdü; ona ayetlerimizden gösterelim diye. Gerçek şu ki, O'dur işiten gören!
[017.003] [FK] Ey Nuh ile beraber gemiye bindirdiklerimizin soyundan gelenler! Hiç şüphesiz Nuh, şükür görevini yerine getiren bir kuldu!
[017.019] [ON] Ve her kim mü'min olduğu halde ahireti diler ve onun için (layık-ı veçhile) çalışmasıyla çalışırsa işte o gibi kimselerin çalışmaları şayan-ı şükran bulunur.
[017.043] [IK] Onların söylediklerinden O, münezzehtir, yücedir ve uludur.
[017.044]
[IK] Yedi gök, yeryüzü ve içinde bulunanlar; O'nu tesbih ederler. O'nu hamd ile
tesbih etmeyen hiç bir şey yoktur. Ama siz, onların tesbihlerini anlamazsınız.
Muhakkak ki O; Halim, Gafur olandır.
[017.052]
[IK] O, sizi çağırdığı gün; hamdederek davetine uyarsınız. Ve çok az kalmış
olduğunuzu zannedersiniz.
[017.093] [IK] Yahut da altundan bir evin olsun veya göğe yükselesin. Oradan bize okuyacağımız bir kitab indirilinceye kadar, senin yükselmene de inanmayacağız. De ki: Tenzih ederim Rabbımı. Ben, peygamber olarak gönderilmiş bir beşerden başkası değilim.
[017.108] [IK] Ve derler ki: Tenzih ederiz Rabbımızı. Rabbımızın vaadi şüphesiz yerine gelmiş olacaktır.
[017.111]
[IK] Ve de ki: Hamd, O Allah'a mahsustur ki; bir çocuk edinmemiş ve O'nun
mülkünde bir ortak bulunmamıştır. Düşkünlükten dolayı O'nun bir yardımcısı
olmamıştır. Ve O'nu tekbir et.
[018.001]
[IK] Hamd, O Allah'a ki; kuluna dosdoğru kitabı indirdi ve onda hiç bir eğrilik
koymadı.
[019.011] [IK] Bunun üzerine ma'bedden çıkıp kavmine: Sabah akşam Allah'ı tesbih edin, diye işaret etti.
[019.035] [IK] Oğul edinmek Allah'a asla yakışmaz. O münezzehtir. Bir işin olmasını istedi mi, ona sadece; ol, der, o da oluverir.
[020.033] [IK] Ki seni daha çok tesbih edelim.
[020.130] [IK] Onların söylediklerine sabret ve güneşin doğmasından önce de, batmasından önce de Rabbını hamd ile tesbih et. Gece saatlarında ve gündüzleri de tesbih et ki, Rabbının rızasına eresin.
[021.020] [IK] Gece gündüz hiç durmaksızın O'nu tesbih ederler.
[021.022] [E2] Eğer yer ile gökte Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, bunların ikisi de muhakkak fesada uğrar yok olurdu. O halde Arş'ın Rabbi olan Allah, onların vasfetmekte oldukları şeylerden (bütün noksanlıklardan) beridir, münezzehtir.
[021.026] [IK] Dediler ki: Rahman çocuk edindi. O'nun şanı yücedir. Hayır, onlar ikram edilmiş kullardır.
[021.079] [IK] Biz bu hükmü hemen Süleyman'a belletmiştik. Her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye dağları ve kuşları buyruk altına aldık. Bunları yapanlar Bizdik.
[021.080] [IK] Biz, ona; sizi savaşta korumak için zırh yapma sanatını öğrettik. Artık şükreder misiniz?
[021.087] [E0] Zennunu da; hani öfkelenerek gitmişti de biz kendisini aslâ sıkıştırmayız zannetmişti, derken zulmetler içinde «la ilahe illa ente subhaneke inni kuntu minezzalimîn» diye nidâ etti
[022.024] [E0] Hem sözün hoşuna hidayet edilmişlerdir, hem hamîdin yoluna hidayet edilmişlerdir
[022.036] [IK] Biz, kurbanlık develeri de sizin için Allah'ın nişanelerinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Ön ayakları bağlı halde keserken üzerlerine Allah'ın adını anın. Kesilince onlardan yeyin. İsteyene de, istemeyene de verin. Şükredersiniz diye, onları böylece sizin emrinize müsahhar kıldık.
[022.064] [IK] Göklerde ve yerde olanlar O'nundur. Muhakkak ki O; Gani'dir, Hamid'dir.
[023.028] [IK] Sen ve beraberindekiler, gemiye yerleşince: Bizi zalimler topluluğundan kurtaran Allah'a hamdolsun, de.
[023.078] [IK] Sizin için kulaklar, gözler ve kalbler var eden O'dur. Ne de az şükrediyorsunuz.
[023.091] [IK] Allah, hiç bir çocuk edinmemiştir ve O'nunla birlikte hiç bir ilah da yoktur. Olsaydı; o zaman, her ilah, kendi yarattığını alıp götürür ve birbirinden üstün çıkmaya çalışırlardı. Allah, onların nitelendirdiklerinden münezzehtir.
[024.016] [TK] Onu işittiğiniz zaman: «Bu konuda söz söylemek bize yakışmaz. (Allah'ım) Sen yücesin; bu, büyük bir iftiradır» demeniz gerekmez miydi?
[024.036] [E2] (Bu kandil) birtakım evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin okunmasına izin vermiştir. Orada sabah akşam O'nu tesbih ederler.
[024.041] [IK] Görmedin mi ki; göklerde ve yerde bulunanlar, saf saf uçan kuşlar Allah' ı tesbih etmektedir. Her biri kendi duasını ve tesbihini bilir. Allah; onların yaptıklarını bilendir.
[025.018] [TK] Derler ki: «Sen yücesin; senin dışında başka veliler edinmemiz bize yakışmaz, ancak onları ve atalarını sen meta verip-yararlandırdın, öyle ki (senin) zikri(ni) unuttular ve böylece yıkıma uğrayan bir kavim oldular.»
[025.058] [IK] Sen; asla ölmeyen ve daima diri olana tevekkül et ve O'nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından haberdar olarak kendisi yeter.
[025.062] [IK] İbret almak veya şükretmek isteyen kimseler için, gece ile gündüzü bir biri ardınca getiren O'dur.
[027.008] [IK] Oraya geldiği vakit, kendisine şöyle seslenildi: Ateşin yanında olan ve çevresinde bulunanlar mübarek kılınmıştır. Alemlerin Rabbı olan Allah, münezzehtir.
[027.015] [IK] Andolsun ki; Biz, Davud'a ve Süleyman'a ilim verdik. İkisi de: Bizi mü'min kullarının çoğundan üstün kılan Allah'a hamdolsun, dediler.
[027.019] [IK] Onun bu sözü üzerine gülerek tebessüm etti ve dedi ki: Rabbım; bana ve ana babama verdiğin nimete şükürde ve hoşnud olacağın şeyi yapmakta beni muvaffak kıl ve rahmetinle beni salih kullarının arasına kat.
[027.040] [IK] Nezdinde kitabdan bir bilgi bulunan da dedi ki: Gözünü açıp kapamadan ben, onu sana getiririm. Süleyman tahtı yanına yerleşivermiş görünce dedi ki: Bu, Rabbımın lutfundandır. Şükür mü yoksa küfür mü edeceğim diye beni sınamak içindir. Kim şükrederse; ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de küfrederse; muhakkak ki Rabbım; Gani'dir, Kerim'dir.
[027.059] [IK] De ki: Hamdolsun Allah'a, selam olsun O'nun beğenip seçtiği kullarına. Allah mı daha iyidir, yoksa O'na koştukları ortaklar mı?
[027.073] [IK] Muhakkak ki Rabbın; insanlara karşı lutuf sahibidir. Ama onların çoğu şükretmezler.
[027.093] [IK] De ki: Hamdolsun Allah'a. O, size ayetlerini gösterecektir. Siz de onları tanıyacaksınız. Ve Rabbın; yaptıklarınızdan habersiz değildir.
[028.068] [IK] Rabbın; dilediğini yaratır ve seçer. Onlar için seçim hakkı yoktur. Onların koştukları ortaklardan Allah münezzehtir ve yücedir.
[028.070] [IK] O, öyle bir Allah'tır ki; kendinden başka ilah yoktur. Önünde de, sonunda da hamd O'nadır. Hüküm O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.
[028.073] [IK] O'nun rahmetindendir ki; dinlenmeniz için geceyi, lutfedip verdiği rızkı aramanız için gündüzü yaratmıştır. Ta ki şükredesiniz.
[029.017] [IK] Siz; sadece Allah'ı bırakıp putlara tapıyor, aslı astarı olmayan sözler uyduruyorsunuz. Doğrusu Allah'tan başka taptıklarınızın size rızık vermeye güçleri yetmez. Öyleyse, rızkı Allah katında arayın, sadece O'na kulluk edin, O'na şükredin. Siz; ancak O'na döndürüleceksiniz.
[029.063] [IK] Andolsun ki; onlara: Gökten su indirip onunla ölümünden sonra yeri dirilten kimdir? diye sorarsan, elbette; Allah'tır diyecekler. De ki: Hamd Allah'adır. Ama onların çoğu akletmezler.
[030.017] [TK] Öyleyse akşama girdiğiniz vakit de, sabaha erdiğiniz vakit de Allah'ı tesbih edip (yüceltin) .
[030.018] [IK] Ve hamd, O'nadır. Göklerde de, yerde de, günün sonunda da, öğleye erdiğiniz vakitte de.
[030.040]
[IK] Sizi yaratan, sonra rızıklandıran, sonra öldüren ve daha sonra dirilten de
Allah'tır. O'na koştuğunuz ortaklarınızdan böyle bir şey yapan var mıdır? Allah,
onların koştukları ortaklardan münezzehtir, yücedir.
[030.046]
[IK] Rüzgarları müjdeciler olarak göndermesi, rahmetinden size tattırması emri
ile gemilerin yüzmesi ve lutfundan rızık istemeniz O'nun ayetlerindendir. Belki
şükredersiniz.
[031.012]
[IK] Andolsun ki; Biz, Allah'a şükret diye Lokman'a hikmeti verdik. Kim
şükrederse; ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de küfrederse; muhakkak ki
Allah; Gani'dir, Hamid'dir.
[031.014] [IK] Biz insana, ana ve babasına iyi davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu zorluk üstüne zorlukla taşımıştı. Sütten ayrılması da iki yıl sürmüştür. Bana ve ana-babana şükret. Dönüş ancak Bana'dır.
[031.025] [IK] Andolsun ki onlara: Gökleri ve yeri kim yarattı? diye sorsan; muhakkak: Allah, derler. De ki: Hamd Allah'a mahsustur. Hayır onların çoğu bilmezler.
[031.026] [IK] Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Muhakkak ki Allah'tır O, Gani ve Hamid.
[031.031] [IK] Görmez misin ki; gemiler denizde Allah'ın nimetiyle akıp gider. Böylece size ayetlerini gösterir. Bunlarda pek sabırlı ve çok şükreden kimseler için ayetler vardır.
[032.009] [IK] Sonra onu düzeltip tamamlamış ve ruhundan ona üflemiştir. Size de kulaklar, gözler ve kalbler vermiştir. Ne de az şükrediyorsunuz.
[032.015] [IK] Ayetlerimize ancak, kendilerine hatırlatıldığı zaman secdeye kapananlar, büyüklük taslamayarak Rabblarını hamd ile tesbih edenler inanırlar.
[033.042] [TK] Ve O'nu sabah ve akşam tesbih edin.
[034.001] [IK] Hamd, O Allah'a ki; göklerde ve yerde bulunanlar kendisine aittir. Ahirette de hamd O'nadır. O; Hakim'dir, Habir'dir.
[034.006] [IK] Kendilerine ilim verilmiş olanlar görürler ki; sana Rabbından indirilmiş olan, hakkın kendisidir. Ve Aziz, Hamid olanın dosdoğru yoluna iletmektedir.
[034.013] [IK] Onlar; kalelerden, heykellerden, büyük havuzlara benzer çanaklardan ve taşınması güç kazanlardan ne dilerse kendisine yaparlardı. Ey Davud hanedanı; şükrederek çalışın. Kullarımdan pek azı şükredicidir.
[034.015] [IK] Sebe'liler için yurtlarında bir ayet vardı: Sağlı sollu iki bahçe. Rabbınızın rızkından yeyin ve O'na şükredin. Güzel bir belde ve bağışlayan bir Rabb.
[034.019] [IK] Fakat onlar dediler ki: Rabbım, yolculuklarımızın arasını uzaklaştır. Ve kendi öz nefislerine zulmettiler. Biz de onları efsaneler kılıverdik, darmadağınık ettik. Muhakkak ki bunda; çok sabreden ve çok şükreden herkes için ayetler vardır.
[034.041] [SY] Onlar: «Müşriklerin iddialarından Seni tenzih ederiz. Bizim dostumuz, koruyucumuz onlar değil, sadece Sensin! Hayır, onlar bize değil, cinlere tapıyor ve ekserisi onlara inanıyorlardı.» diye cevap verirler.
[035.001] [IK] Hamd; göklerin ve yerin yaratanı, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılan Allah'a mahsustur. Yaratmada dilediği kadar fazlalaştırır. Muhakkak ki Allah; her şeye kadirdir.
[035.012] [IK] İki deniz bir olmaz. Şu; çok tatlıdır, susuzluğu keser içilmesi kolaydır. Şu ise tuzludur, acıdır. Her birinden taze et yersiniz ve giyeceğiniz süs eşyası çıkarırsınız. O'nun lutfundan aramanız ve şükretmeniz için gemilerin yara yara gittiklerini görürsünüz.
[035.015] [IK] Ey insanlar; sizler, Allah'a muhtaçsınız. Allah ise Gani'dir, Hamid'dir
[035.030] [IK] Mükafatlarını Allah'ın tam vermesi ve onlara lutfundan artırması içindir. Muhakkak kiO; Gafur'dur, Şekur'dur.
[035.034] [IK] Derler ki: Hamdolsun bizden üzüntüyü gideren Allah'a. Muhakkak ki Rabbımız; elbette Gafur'dur, Şekur'dur.
[036.035] [IK] Ki, ürününden ve ellerinin emeğinden yesinler. Hala şükretmezler mi?
[036.036] [IK] Yerin bitirdiklerinden, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri şeylerden, bütün çiftleri yaratanı tenzih ederiz.
[036.073] [IK] Onlarda kendileri için faydalar ve içecekler vardır. Hala şükretmezler mi?
[036.083] [IK] Her şeyin hükümranlığı elinde olanı, tesbih ederiz. Ve siz, O'na döndürüleceksiniz.
[037.143] [IK] Eğer o, tesbih edenlerden olmasaydı.
[037.159] [IK] Allah, onların nitelendirdiklerinden münezzehtir.
[037.166] [IK] Ve muhakkak ki biz; tesbih edenleriz.
[037.180] [IK] Tenzih ederiz senin izzet sahibi Rabbını, onların nitelemekte olduklarından.
[037.182] [IK] Hamd olsun, alemlerin Rabbı Allah'a.
[038.018] [IK] Biz, gerçekten dağları onun buyruğuna vermiştik. Sabah ve akşam tesbih ederlerdi.
[039.004] [IK] Şayet Allah, çocuk edinmek isteseydi; yaratıklarından dilediğini elbette seçerdi. Tenzih ederiz O'nu. O; Vahid ve Kahhar Allah'tır.
[039.007] [IK] Eğer küfrederseniz; muhakkak ki Allah, sizden müstağnidir. Fakat O, kulları için küfre rıza göstermez. Eğer şükrederseniz; sizden hoşnud olur. Hiç bir günahkar diğerinin günahını yüklenmez. Sonra dönüşünüz Rabbınızadır. O zaman yaptıklarınızı size haber verir. Muhakkak ki O, göğüslerin özünü bilendir.
[039.029] [IK] Allah, bir misal verir: Bir adamın, huysuz ve birbirleriyle ortak birkaç efendisi var. Bir adamın da tek bir efendisi var. Bu ikisi bir olur mu hiç? Hamd; Allah'a mahsustur; ama onların çoğu bilmezler.
[039.066] [IK] Hayır, yalnız Allah'a ibadet et ve şükredenlerden ol.
[039.067] [IK] Onlar Allah'ı şanına yaraşır şekilde takdir edemediler. Halbuki kıyamet günü bütün yeryüzü O'nun avucundadır. Gökler de O'nun sağ eliyle dürülmüştür. O; koştukları ortaklardan münezzehtir, yücedir.
[039.074] [IK] Onlar da dediler ki: Bize vaadinde sadık olan ve bizi yeryüzüne varis kılan Allah'a hamdolsun. Cennette istediğimiz yerde oturabiliriz. Çalışanların ecri ne de güzeldir.
[039.075] [IK] Görürsün ki; melekler de Rabblarına hamd ile tesbih ederek Arş'ın etrafını kuşatmışlardır. Artık onların arasında hak ile hükmolunmuştur ve denildi ki: Hamd olsun alemlerin Rabbı Allah'a.
[040.007] [IK] Arş'ı taşıyanlar ve çevresinde bulunanlar Rabblarını hamd ile tesbih ederler, O'na inanırlar ve mü'minlerin yarlığanmasını isterler: Rabbımız; ilim ve rahmetle her şeyi kuşattın. Tevbe edip Senin yoluna uyanları bağışla. Ve onları cehennem azabından koru.
[040.055] [TK] Şu halde sen sabret. Gerçekten Allah'ın vaa'di haktır. Günahın için mağfiret dile; akşam ve sabah Rabbini hamd ile tesbih et.
[040.061]
[IK] Allah O'dur ki; dinlenesiniz diye size geceyi karanlık, gündüzü aydınlık
kılmıştır. Şüphesiz ki Allah; insanlara karşı lutufkardır. Ne var ki insanların
çoğu şükretmezler.
[040.065]
[IK] O; diridir. O'ndan başka hiç bir ilah yoktur. Öyleyse dini yalnızca
kendisine halis kılanlar olarak O'na dua edin. Hamd olsun alemlerin Rabbı
Allah'a.
[040.065] [FK] O diridir. O'ndan başka ilah yoktur. Dini yalnız O'na has kılarak O'na yalvarın. Övgü, alemlerin rabbi Allah içindir.
[041.038]
[ON] Eğer kibirlenmek isterlerse (onların ne kıymeti var). Çünkü Rabbin indinde
bulunanlar, O'nun için gece ve gündüz tesbihte bulunurlar ve onlar usanmazlar.
[041.042] [IK] Önünden de, ardından da batıl sokulamaz. O, Hakim,
Hamid katından indirilmedir.
[042.005] [IK] Nerede ise gökler tepelerinden çatlayacaklar. Melekler de Rabblarını hamd ile tesbih ediyorlar; yeryüzünde bulunanlar için O'ndan bağışlanma diliyorlar. İyi bilin ki; Allah, muhakkak Gafur, Rahim olandır.
[042.023] [IK] İşte Allah'ın iman edip salih ameller işleyen kullarına müjdelediği budur. De ki: Ben, sizden buna karşılık; akrabalıkta sevgiden başka bir ücret istemem. Kim, bir iyilik kazanırsa; Biz onun iyiliğini arttırırız. Muhakkak ki Allah; Gafur'dur, Şekur'dur.
[042.028] [IK] O'dur ki; ümidlerini kestikten sonra yağmuru indirir ve rahmetini yayar. O; Veli'dir, Hamid'dir.
[042.033] [IK] Dilerse O; rüzgarı durdurur da denizin yüzünde durakalırlar. Muhakkak ki bunda, sabırlı olan ve çok şükreden kimseler için ayetler vardır.
[043.013] [IK] Ta ki bunların üzerine oturunca, Rabbınızın nimetini anarak: Bunları bize müsahhar kılan ne yücedir, yoksa biz bunlara güç yetiremezdik, diyesiniz.
[043.082] [FK] Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah onların uydurdukları noksan sıfatlardan yücedir, münezzehtir.
[045.012] [IK] Emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri ve lutfedip verdiği rızkı aramanız için denizi size boyun eğdiren Allah'tır. Umulur ki şükredersiniz.
[045.036] [IK] Hamd; göklerin Rabbı, yerin Rabbı ve alemlerin Rabbı olan Allah'a mahsustur.
[046.015] [IK] Biz; insana, anne ve babasına ihsan etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır. Nihayet erginlik çağına ulaşınca ve kırk yaşına varınca der ki: Rabbım bana; ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve senin hoşnud olacağın salih amel işlememi ilham et. Bana verdiğin gibi soyuma da salah ver. Doğrusu ben, Sana döndüm. Ve gerçekten ben, müslümanlardanım.
[048.009] [ON] Tâ siz Allah'a ve O'nun Peygamberine imân edesiniz ve O'na yardımda ve tebcilde bulunasınız, ve O'nu sabah ve akşam tesbîh edesiniz.
[050.039] [ON] Artık dediklerine karşı sabret ve güneşin doğmasından evvel ve gurubundan evvel Rabbini hamd ile tesbih et.
[050.040] [ON] Ve geceden de O'na tesbihte bulun ve secdelerin arkalarından da.
[052.043] [E1] Yoksa onların Allah' tan başka bir ilahları mı var? Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir.
[052.048] [IK] Rabbının hükmüne sabret. Şüphesiz sen, Bizim gözetimimiz altındasın. Kalkacağın zaman da Rabbını hamd ile tesbih et.
[052.049] [IK] Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışından sonra da tesbih et.
[054.035] [IK] Katımızdan bir nimet olarak. İşte Biz; şükredeni böyle mükafatlandırırız.
[055.013] [IK] Şu halde Rabbınızın hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?
[55/16,18,21,23,25,28,30,32,34,36,38,40,42,45,47,49,51,53,55,57,59,61,63,65,67,69,71,73,75,77]
Rabbınızın hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?
Rabbınızın hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?
Rabbınızın hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?
[056.070] [IK] İsteseydik onu tuzlu bir su kılardık. Öyleyse şükretmeli değil misiniz?
[056.074] [E0] O halde tesbih et rabbine Azîm ismiyle!
[056.096] [E0] Haydi tesbih et Rabbına Azîm ismiyle!
[057.001] [IK] Göklerde ve yerde olanlar Allah'ı tesbih etmektedirler. Ve O; Aziz'dir, Hakim'dir.
[057.024] [IK] Onlar ki; cimrilik ederler ve insanlara da cimriliği emrederler. Kim, yüz çevirirse; şüphesiz ki Allah; Gani'dir, Hamid'dir.
[059.001] [IK] Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah'ı tesbih eder. Ve O; Aziz' dir, Hakim'dir.
[059.023] [TK] O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. Melik'tir (bütün mülkün sahibidir) . Kuddûs'tur; Selam'dır; Mü'min'dir; Müheymin'dir; Aziz'dir; Cebbar'dır; Mütekebbir'dir. Allah, (müşriklerin) şirk koşmakta olduklarından çok yücedir.
[059.024] [IK] O, öyle Allah'tır ki; Halik, Bari, Musavvir'dir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nu tesbih ederler. Ve O; Aziz'dir, Hakim' dir.
[060.006] [IK] Andolsun ki; sizlerden, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar için onlarda güzel bir örnek vardır. Kim de yüz çevirirse, muhakkak ki Allah; Gani' dir, Hamid'dir.
[061.001] [IK] Göklerde ne var, yerde ne varsa; Allah'ı tesbih eder. Ve O; Aziz'dir, Hakim'dir.
[062.001] [IK] Göklerde ne var, yerde ne varsa; hepsi Melik, Kuddüs, Aziz, Hakim'i tesbih eder.
[064.001] [IK] Göklerde ne var, yerde ne varsa; hepsi Allah'ı tesbih ederler. Mülk O' nundur, hamd O'na mahsustur. Ve O; her şeye kadirdir.
[064.006] [IK] Bunun sebebi şudur: Peygamberleri onlara apaçık deliller getiriyorlardı da onlar; bizi bir beşer mi doğru yola götürecekmiş? diyerek küfredip yüz çevirmişlerdi. Allah ise hiç bir şeye muhtaç olmadığını göstermişti. Allah; Gani'dir, Hamid'dir.
[064.017] [IK] Eğer Allah'a güzel bir ödünçle ödünç verirseniz; onu sizin için katkat arttırır ve sizi bağışlar. Allah; Şekur'dur, Halim'dir.
[067.023] [IK] De ki: Sizi yaratan ve sizler için kulaklar, gözler ve kalbler var eden O'dur. Ne de az şükrediyorsunuz.
[068.028] [IK] Ortancaları dedi ki: Ben size demedim mi? Tesbih etmeli değil miydiniz?
[068.029] [IK] Dediler ki: Tesbih ederiz Seni Rabbımız, gerçekten biz, zalimlerden olmuşuz!
[069.052] [E0] Haydi tesbih et Rabbının Azîm ismiyle!
[076.003] [IK] Gerçekten Biz; ona yolu gösterdik. Buna kimisi şükreder, kimisi de küfür.
[076.009] [IK] Biz; sizi, ancak Allah rızası için doyuruyoruz. Sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz!
[076.022] [TK] Şüphesiz, bu, sizin için bir mükafattır. Sizin çaba-harcamanız da şükre değer (meşkur: makbul) görülmüştür.
[076.026] [DV] Gecenin bir kısmında O'na secde et; gecenin uzun bir bölümünde de O'nu tesbih et!
[085.008] [IK] Onlar; ancak Aziz, Hamid Allah'a inandıkları için mü'minlerden öç almışlardı.
[087.001] [E1] Tesbih et Rabbinin A'la (Yüce) ismini!
[110.003] [TK] Hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.
[110.003] [IK] Hemen Rabbını hamd ile tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Şüphesiz ki O; Tevvab olandır.
[H]anif[U]lus